Avrupa

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ Kişisel veri koruma Karar Özetleri Mart 2023

Hazırlayanlar: Mustafa KESKİN & Kadir HAZAN

Bu bilgi notu Mahkeme’yi bağlamaz ve kapsamlı değildir

Kişisel veri koruma

“Bir bireyin özel hayatına ilişkin veriler yalnızca depolanmasa dahi bu durum, [Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özel ve aile hayatına, konuta ve haberleşmeye saygı gösterilmesi hakkını güvence altına alan[1]] 8. maddesi anlamında bir müdahale teşkil etmektedir… Saklanan bilgilerin daha sonra kullanılmasının bu tespit üzerinde hiçbir etkisi yoktur… Bununla birlikte, yetkililer tarafından saklanan kişisel bilgilerin … özel hayat [yönü] içerip içermediğini belirlerken … Mahkeme, söz konusu bilgilerin kaydedildiği ve saklandığı özel bağlamı, kayıtların niteliğini, bu kayıtların kullanılma ve işlenme şeklini ve elde edilebilecek sonuçları dikkate alacaktır …” (S. ve Marper / Birleşik Krallık, 4 Aralık 2008 tarihli karar (Büyük Daire), § 67)

Kişisel Verilerin Toplanması

Cinsel Yönelimi Yansıtan Veriler

Drelon / Fransa

8 Eylül 2022

Bu dava (iki başvuru içermektedir) olup başvurular şunlarla ilgilidir: İlki [başvuru], -ayrımcılığa ilişkin suç duyurusunun reddedilmiş olması ile birlikte- Fransız kan bağışı hizmeti (EFS) tarafından başvuranın varsayımsal cinsel yönelimini yansıtan kişisel verilerinin toplanması ve saklanması ve ikincisi [başvuru], kan bağışçısı seçimine dair kriterleri değiştiren 5 Nisan 2016 tarihli bir karara itiraz ettiği yargısal denetim başvurusunun Danıştay tarafından reddedilmiş olması ile birlikte başvuranın kan bağışında bulunma önerilerinin reddedilmiş olması.

Mahkeme, ilgili kişisel verilerin toplanması ve saklanması nedeniyle Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. İlk başvuruyu ele alan Mahkeme, hassas kişisel verilerin toplanması ve saklanmasının, başvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına bir müdahale teşkil ettiğini değerlendirmiştir. Bu müdahalenin öngörülebilir bir yasal dayanağı bulunmaktadır. Zira yetkililerin bu amaçla bir sağlık veri tabanı oluşturma konusundaki takdir yetkisi, o sırada yürürlükte olan 6 Ocak 1978 tarihli Kanun tarafından yeterince düzenlenmiştir. Kan bağışçısı adaylarına ilişkin kişisel verilerin toplanması ve saklanması kan güvenliğinin sağlanmasına katkıda bulunurken, yine de söz konusu hassas verilerin doğru, güncel, ilgili ve izlenen hedeflerle ilgili olarak aşırı olmaması özellikle önemlidir ve veri saklama süresi gerekli olanla sınırlı olmalıdır. Mahkeme, ilk olarak, başvuranın kan bağışından önceki tıbbi muayene sırasında cinsel yaşamıyla ilgili soruları yanıtlamayı reddetmiş olmasına rağmen, verilerin diğer erkeklerle cinsel ilişkiye giren erkeklere özgü bir kan verme kontrendikasyonu içerdiğini gözlemlemiştir. Mahkeme, söz konusu verilerin kanıtlanmış herhangi bir gerçekliğe dayanmaksızın sadece spekülasyona dayandığı sonucuna varmıştır. İkinci olarak, Hükümet’in veri saklama süresinin (o tarihte 2278 yürürlüğe girene kadar) izlenen amaç için gerekli süreyi aşmayacak şekilde düzenlendiğini göstermediğini belirttikten sonra, Mahkeme, aşırı, makul sınırları aşan, saklama süresinin verilerin başvuran aleyhine tekrar tekrar kullanılmasını mümkün kıldığını ve böylece otomatik olarak kan bağışçısı olmaktan çıkarılmasını gerektirdiğini tespit etmiştir. İkinci başvuruyla ilgili olarak Mahkeme, başvuranın 16 Kasım 2004 ve 9 Ağustos 2006 tarihlerinde kan bağışından menedilmesine ilişkin kararlara yönelik şikâyetleri zaman aşımı nedeniyle reddetmiştir. 26 Mayıs 2016 tarihli ret kararı ile ilgili olarak Mahkeme, söz konusu ret tarihinde bu kararın henüz yürürlükte olmaması nedeniyle başvuranın 5 Nisan 2016 tarihli karara dayanarak Sözleşme’nin 8. ve 14. maddelerinin (ayrımcılık yasağı) ihlal edildiği iddiasında bulunamayacağına karar vermiştir.

DNA Bilgileri ve Parmak İzleri

Aşağıdaki “Kişisel verilerin saklanması ve kullanımı”, “Polis ve ceza adaleti bağlamında” bölümüne bakınız.

GPS Verileri

Uzun / Almanya

2 Eylül 2010

Aşırı sol bir hareket tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırılara karıştığından şüphelenilen başvuran, özellikle GPS aracılığıyla izlenmesi ve bu yolla elde edilen verilerin aleyhindeki ceza davasında kullanılmasının özel hayata saygı hakkını ihlal ettiğinden şikâyetçi olmuştur.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. GPS ile izleme ve bu şekilde elde edilen verilerin işlenmesi ve kullanılması, başvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına müdahale etmiştir. Ancak Mahkeme, bu müdahalenin ulusal güvenliği, kamu güvenliğini ve mağdurların haklarını korumak ve suçu önlemek gibi meşru amaçlar güttüğünü kaydetmiştir. Ayrıca müdahale orantılı olmuştur: GPS takibi, ancak daha az müdahaleci soruşturma yöntemlerinin yetersiz kalması üzerine emredilmiş, nispeten kısa bir süre için (yaklaşık üç ay) gerçekleştirilmiş ve başvuranı, yalnızca suç ortağının arabasında seyahat ederken etkilemiştir. Bu nedenle başvuranın tam ve kapsamlı bir izlemeye maruz kaldığı söylenemez. Soruşturmanın çok ciddi suçlarla ilgili olduğu göz önüne alındığında, başvuranın GPS ile izlenmesi demokratik bir toplumda gerekli olmuştur.

Ben Faiza / Fransa

8 Şubat 2018

Bu dava, uyuşturucu kaçakçılığı suçlarına karıştığı gerekçesiyle yürütülen bir ceza soruşturması kapsamında başvurana karşı alınan izleme tedbirleriyle ilgilidir. Başvuran, bu tedbirlerin (hem aracına coğrafi konum belirleme cihazı yerleştirilmesi hem de bir cep telefonu operatörüne, gelen ve giden aramalarının kayıtlarını, telefonlarından gelen baz istasyonu sinyalleriyle birlikte elde etmesi ve böylece hareketlerinin daha sonra izlenmesinin sağlaması için verilen mahkeme kararı) özel hayatına saygı hakkına bir müdahale teşkil ettiğini iddia etmiştir.

Mahkeme, 3 Haziran 2010 tarihinde başvuranın aracının GPS cihazı aracılığıyla gerçek zamanlı olarak yerinin tespit edilmesine ilişkin olarak Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiş ve gerçek zamanlı yer belirleme tedbirleri alanında Fransız hukukunun (ne kanunun ne de içtihadın) ilgili tarihte yetkililerin takdir yetkilerini ne ölçüde ve nasıl kullanabileceklerini yeterli açıklıkta göstermediğini tespit etmiştir. Dolayısıyla başvuran, demokratik bir toplumda hukukun üstünlüğünün sağladığı asgari korumadan yararlanamamıştır. Ancak Mahkeme, daha sonra Fransa’nın coğrafi konum belirleme kullanımını düzenleyen ve mahremiyete saygı hakkını güçlendiren bir yasal mekanizma kabul ettiğini kaydetmiştir (28 Mart 2014 tarihli Kanun). Mahkeme ayrıca, 24 Temmuz 2009 tarihinde bir cep telefonu operatörüne, başvuranın telefonunun sinyal gönderdiği baz istasyonlarının listesini elde etmesi ve daha sonra hareketlerini takip etmesi için verilen mahkeme kararıyla ilgili olarak 8. maddenin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle mahkeme kararının başvuranın özel hayatına bir müdahale teşkil ettiğini ancak yasalara uygun olduğunu kaydetmiştir. Ayrıca, kararın, organize bir çete halinde uyuşturucu ithal etmek, suç komplosu kurmak ve kara para aklamakla ilgili cezai kovuşturmalar bağlamında gerçeği ortaya çıkarmayı amaçladığını ve dolayısıyla düzensizliği veya suçu önlemek veya kamu sağlığını korumak gibi meşru amaçlar güttüğünü belirtmiştir. Mahkeme ayrıca, büyük bir uyuşturucu kaçakçılığı operasyonunu çökertmeyi amaçladığı için tedbirin demokratik bir toplumda gerekli olduğunu düşünmüştür. Son olarak, elde edilen bilgiler, başvuranın hukukun üstünlüğüne uygun olarak etkili bir şekilde incelenmesinin garanti edildiği bir soruşturma ve ceza yargılamasında kullanılmıştır.

Florindo de Almeida Vasconcelos Gramaxo / Portekiz

13 Aralık 2022[2]

Bu dava, başvuranın, işvereninin tıbbi temsilci olarak çalışması amacıyla kendisine tahsis ettiği araca yerleştirilen coğrafi konum belirleme sisteminden elde edilen verilere dayanılarak işten çıkarılmasıyla ilgilidir. Başvuran, şirket aracına yerleştirilen GPS sisteminden elde edilen coğrafi konum verilerinin işlenmesinin ve bu verilerin işten çıkarılmasına dayanak olarak kullanılmasının, özel hayatına saygı gösterilmesi hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvuran ayrıca, yerel mahkemeler önündeki yargılamaların adil olmadığından, zira mahkemelerin kararlarının neredeyse tamamen şirket aracına yerleştirilen GPS sistemi aracılığıyla elde edilen hukuka aykırı delillere dayandığından şikâyetçi olmuştur.

Mahkeme, ulusal makamların başvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkını korumaya yönelik pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediklerini tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Mahkeme, başlangıçta, başvuranın, şirketin, mesleki faaliyeti sırasında ve uygun olduğu hallerde özel yolculuklarında kat ettiği mesafeleri izlemek amacıyla aracına bir GPS sistemi yerleştirdiğinden haberdar olduğunu gözlemlemiştir. Ayrıca, Temyiz Mahkemesi’nin, yalnızca kat edilen mesafelere ilişkin coğrafi konum verilerini dikkate alarak, başvuranın özel hayatına yapılan müdahalenin kapsamını, izlenen meşru amaca ulaşmak için kesinlikle gerekli olana, yani şirketin harcamalarını izlemeye indirgediğini kaydetmiştir. Başvuranın davasında Mahkeme, Temyiz Mahkemesi’nin, başvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkı ile işverenin şirketin sorunsuz çalışmasını sağlama hakkı arasında, şirketin izlediği meşru amacı, yani harcamalarını izleme hakkını dikkate alarak ayrıntılı bir dengeleme egzersizi yaptığını değerlendirmiştir. Dolayısıyla, Devlet mevcut davada takdir yetkisini aşmamıştır. Mahkeme ayrıca, başvuranın şirket aracıyla gittiği mesafelere ilişkin coğrafi konum verilerinin delil olarak kullanılmasının mevcut davadaki yargılamanın adilliğine zarar vermediğini tespit ederek, Sözleşme’nin 6 § 1 maddesinin (adil yargılanma hakkı) ihlal edilmediğine karar vermiştir.

Sağlık Verisi

L.H. / Letonya (no. 52019/07)

29 Nisan 2014

Başvuran, özellikle, kişisel tıbbi verilerinin bir Devlet kurumu- bu davada, Tıbbi Bakım ve İşe Uygunluk Kalite Kontrol Müfettişliği (“MADEKKİ”) – tarafından rızası olmaksızın toplanmasının özel hayatına saygı hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

Bu kararda Mahkeme, tıbbi verilerin korunmasının bir kişinin özel hayata saygı hakkından yararlanması açısından önemini hatırlatmıştır. Mahkeme, başvuranın davasında Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiş ve yürürlükteki kanunun yetkili makamlara tanınan takdir yetkisinin kapsamını ve bu yetkinin kullanılma şeklini yeterli açıklıkta belirtmediğini tespit etmiştir. Mahkeme özellikle, Letonya hukukunun MADEKKI tarafından toplanabilecek özel verilerin kapsamını hiçbir şekilde sınırlamadığını ve bunun sonucunda MADEKKI’ nin başvuran hakkında yedi yıllık bir döneme ilişkin tıbbi verileri ayrım gözetmeksizin ve söz konusu verilerin potansiyel olarak belirleyici, ilgili veya söz konusu soruşturmayla güdülen amaca ulaşmak için önemli olup olmadığına dair herhangi bir ön değerlendirme yapmaksızın topladığını kaydetmiştir.

Y.G. / Rusya (no. 8647/12)[3]

30 Ağustos 2022

Aşağıdaki “Kişisel verilerin ifşası” bölümüne bakınız.

İletişimin Dinlenmesi, Telefon Dinleme ve Gizli İzleme

Klass ve Diğerleri / Almanya

6 Eylül 1978

Bu davada, beş Alman avukat olan başvuranlar, özellikle Almanya’da yetkililere, kendilerine karşı alınan tedbirler hakkında daha sonra kendilerini bilgilendirme yükümlülüğü getirmeksizin, yazışmalarını ve telefon iletişimlerini izleme yetkisi veren mevzuattan şikâyetçi olmuşlardır.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiş ve Alman yasama organının, 8 § 1 maddesinde güvence altına alınan hakkın kullanılmasına itiraz edilen mevzuattan kaynaklanan müdahaleyi, demokratik bir toplumda ulusal güvenlik ve düzensizliğin veya suçun önlenmesi için gerekli olduğunu düşünmekte haklı olduğunu tespit etmiştir (8 § 2 maddesi). Mahkeme özellikle, polis devletini karakterize eden vatandaşları gizli izleme yetkilerinin, Sözleşme kapsamında ancak demokratik kurumların korunması için kesinlikle gerekli olduğu ölçüde tolere edilebilir olduğunu gözlemlemiştir. Bununla birlikte, günümüzde demokratik toplumların kendilerini son derece sofistike casusluk biçimleri ve terörizm tehdidi altında bulduklarını ve bunun sonucunda Devletin bu tür tehditlere etkili bir şekilde karşı koyabilmek için kendi yetki alanı içinde faaliyet gösteren yıkıcı unsurları gizli bir şekilde gözetleyebilmesi gerektiğini kaydeden Mahkeme, elektronik posta, posta ve telekomünikasyon üzerinde gizli gözetleme yetkisi veren bazı mevzuatların varlığının, istisnai koşullar altında, ulusal güvenlik ve/veya düzensizliğin veya suçun önlenmesi için demokratik bir toplumda gerekli olduğunu değerlendirmiştir.

Malone / Birleşik Krallık

2 Ağustos 1984

Çalıntı malların sahtekârlıkla ele geçirilmesine ilişkin bir dizi suçla itham edilen başvuran, özellikle posta ve telefon iletişiminin polis tarafından veya polis adına dinlenmesinden ve telefonunun “kontrolünden” (belirli bir telefonda aranan numaraları ve her aramanın zamanını ve süresini kaydeden bir cihazın kullanılmasını içeren bir süreç) şikâyetçi olmuştur.

Mahkeme hem iletişimin dinlenmesi hem de kontrol kayıtlarının polise verilmesi işlemlerinin hukuka uygun olmaması nedeniyle Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

Kruslin / Fransa

24 Nisan 1990

Bu dava, bir cinayet davasında soruşturma yargıcı tarafından verilen telefon dinleme kararıyla ilgilidir.

Mahkeme, Fransız hukukunun, yetkililerin bu alandaki takdir yetkisinin kapsamını ve kullanım şeklini makul bir açıklıkla belirtmediğini tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu durum özellikle söz konusu tarihte daha da doğruluk payı vardı, bu nedenle Mahkeme, başvuranın demokratik bir toplumda hukukun üstünlüğü kapsamında vatandaşların hak ettiği asgari koruma derecesinden yararlanamadığını değerlendirmiştir.

Ayrıca bkz. İlintili diğer kararlar: Huvig / Fransa. 24 Nisan 1990 tarihli karar; Halford / Birleşik Krallık. 25 Haziran 1997 tarihli karar.

Kopp / İsviçre

25 Mart 1998

Bu dava, Federal Cumhuriyet Savcısının emriyle başvuranın hukuk bürosunun telefon hatlarının izlenmesi ile ilgilidir.

Mahkeme, İsviçre hukukunun, yetkililerin bu konudaki takdir yetkisinin kapsamını ve kullanım şeklini yeterli açıklıkta belirtmediğini tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Sonuç olarak Mahkeme, bir avukat olarak başvuranın, demokratik bir toplumda hukukun üstünlüğünün gerektirdiği asgari düzeyde korumadan yararlanamadığını değerlendirmiştir.

Amann / İsviçre

16 Şubat 2000 (Büyük Daire)

Bu dava, eski Sovyet Büyükelçiliği’nden başvuranla yapılan bir telefon görüşmesinin – başvuranın reklamını yaptığı bir tüy dökücü cihaz sipariş etmek için – savcılık tarafından dinlenmesi ve istihbarat servisinin başvuran hakkında bir dosya hazırlamasını talep etmesiyle ilgilidir.

Mahkeme, telefon görüşmesinin kaydedilmesi nedeniyle Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine ve dosyanın oluşturulması ve saklanması nedeniyle aynı hükmün ihlal edildiğine karar vermiş ve başvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına yapılan bu müdahalelerin, İsviçre hukukunun bu alanda yetkililerin takdir yetkisi konusunda belirsiz olması nedeniyle hukuka uygun olmadığını tespit etmiştir.

Taylor-Sabori / Birleşik Krallık

22 Ekim 2002

Bu dava, özellikle, gizli bir izleme operasyonunun bir parçası olarak, başvuranın çağrı cihazına gönderilen mesajların polis tarafından dinlenmesiyle ilgilidir.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Özellikle, söz konusu olayların meydana geldiği tarihte, özel bir telekomünikasyon sistemi aracılığıyla iletilen çağrı cihazı mesajlarının dinlenmesini düzenleyen yasal bir sistem bulunmadığına dikkat çekerek, Birleşik Krallık Hükümeti’nin de kabul ettiği gibi, müdahalenin hukuka uygun olmadığını tespit etmiştir.

Wisse / Fransa

22 Aralık 2005

İki başvuran, silahlı soygun yaptıkları şüphesiyle tutuklanmış ve tutuklu yargılanmışlardır. Soruşturma yargıcı tarafından verilen bir emir uyarınca, cezaevi ziyaret odalarında kendileri ve yakınları arasındaki telefon konuşmaları kaydedilmiştir. Başvuranlar, konuşmalarının kaydedilmesine ilişkin işlemlerin geçersiz ilan edilmesi için başarısız bir başvuruda bulunmuşlardır. Cezaevi ziyaret odalarındaki konuşmalarının kaydedilmesinin, özel ve aile hayatlarına saygı gösterilmesi haklarına müdahale teşkil ettiğini ileri sürmüşlerdir.

Mahkeme, Fransız hukukunun, yetkililerin tutukluların özel hayatlarına nasıl ve ne ölçüde müdahale edebileceklerini veya bu alandaki takdir yetkilerinin kapsamını ve kullanım şeklini yeterli açıklıkta belirtmediğini tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Sonuç olarak, başvuranlar demokratik bir toplumda hukukun üstünlüğünün gerektirdiği asgari korumadan yararlanamamışlardır. Mahkeme özellikle, ziyaret odalarındaki konuşmaların cezaevi güvenliği dışındaki amaçlarla sistematik olarak kaydedilmesinin, ziyaret odalarını, tutukluların aileleriyle görüşmelerinin mahremiyeti de dahil olmak üzere bir dereceye kadar özel hayatlarını sürdürmelerine izin vermek olan tek varlık nedeninden yoksun bıraktığını kaydetmiştir.

Kennedy / Birleşik Krallık

18 Mayıs 2010

Eksik ve çelişkili deliller nedeniyle tartışmalı olan bir davada adam öldürme suçundan mahkûm edilen ve 1996 yılında cezaevinden tahliye edilen başvuran, daha sonra adaletin yanlış tecelli etmesine karşı aktif bir kampanya yürütmüştür. Küçük bir iş kurduktan sonra polisin iletişimini dinlediğinden şüphelenen başvuran, Soruşturma Yetkileri Mahkemesine (IPT) şikâyette bulunmuştur. Sonunda 2005 yılında kendisine şikayetleriyle ilgili olarak lehine bir karar verilmediği bildirilmiştir. Bu ya iletişiminin dinlenmediği ya da IPT’nin herhangi bir dinlemenin yasal olduğunu düşündüğü anlamına gelmektedir. IPT tarafından daha fazla bilgi verilmemiştir. Başvuran, iletişiminin dinlendiği iddiası hakkında şikâyette bulunmuştur.

Mahkeme, iç iletişimin dinlenmesine ilişkin Birleşik Krallık hukukunun, bir Uygulama Kurallarının yayınlanmasıyla getirilen açıklamalarla birlikte, dinleme izinlerinin yetkilendirilmesi ve işlenmesi ile toplanan verilerin işlenmesi, iletilmesi ve imha edilmesine ilişkin prosedürleri yeterli açıklıkta gösterdiğini tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Ayrıca, izleme rejiminin uygulanması ve işleyişinde önemli bir eksiklik olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. Bu nedenle ve prosedürlerdeki kötüye kullanıma karşı güvencelerin yanı sıra Komiserin denetimi ve IPT’nin incelemesi tarafından sunulan daha genel güvenceler göz önünde bulundurulduğunda, başvurana uygulanabileceği ölçüde, itiraz edilen izleme tedbirleri Sözleşme’nin 8 § 2 maddesi kapsamında haklı bulunmuştur.

Dragojević / Hırvatistan

15 Ocak 2015

Bu dava, esas olarak, bir uyuşturucu kaçakçılığı şüphelisinin telefon görüşmelerinin gizlice izlenmesi ile ilgilidir. Başvuran özellikle, soruşturma yargıcının, gizli izleme kullanımının kendi davasında gerekli ve haklı olup olmadığını etkili bir şekilde değerlendirmek için Hırvat hukukunun gerektirdiği prosedüre uymadığını iddia etmiştir.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme özellikle, ulusal mahkemeler tarafından yorumlandığı şekliyle Hırvatistan hukukunun, yetkililerin gizli izleme tedbirleri alma konusundaki takdir yetkisine makul bir açıklık getirmediğini ve uygulamada – başvuranın davasında uygulandığı şekliyle – olası kötüye kullanımlara karşı yeterli güvenceler sağlamadığını tespit etmiştir.

Ayrıca bkz.: Bašić/Hırvatistan, 25 Ekim 2016 tarihli karar; Matanović/Hırvatistan, 4 Nisan 2017 tarihli karar.

R.E. / Birleşik Krallık (no. 62498/11)

27 Ekim 2015

Bir polis memurunun öldürülmesiyle bağlantılı olarak Kuzey İrlanda’da üç kez tutuklanan ve gözaltına alınan başvuran, özellikle tutuklular ile avukatları ve savunmasız tutuklular[4] ile “uygun yetişkinler”[5] arasındaki görüşmelerin gizlice izlenmesi rejiminden şikayetçi olmuştur.

Bu dava, Mahkeme tarafından avukat-müvekkil telefon görüşmelerinin dinlenmesi alanında geliştirilen ve sıkı güvenceler gerektiren ilkeler açısından değerlendirilmiştir. Mahkeme, bu ilkelerin, bir polis karakolundaki avukat-müvekkil görüşmelerinin gizlice izlenmesine de uygulanması gerektiğine karar vermiştir. Mevcut davada Mahkeme, hukuki danışmaların gizlice izlenmesiyle ilgili olarak Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Özellikle, bu tür gizli izleme yoluyla elde edilen materyallerin güvenli bir şekilde kullanımı, saklanması ve imha edilmesini düzenleyen kılavuz ilkelerin 22 Haziran 2010 tarihinden bu yana uygulandığını kaydetmiştir. Ancak, başvuranın Mayıs 2010’da gözaltına alındığı sırada, bu kılavuz ilkeler henüz yürürlükte değildi. Bu nedenle Mahkeme, o tarihte yürürlükte olan ilgili iç hukuk hükümlerinin, başvuranın gizli izleme yoluyla elde edilen avukatıyla yaptığı görüşmelerin korunması için yeterli güvenceler sağladığı konusunda tatmin olmamıştır. Mahkeme ayrıca, tutuklular ve “uygun yetişkinleri” arasındaki görüşmelerin gizli olarak izlenmesiyle ilgili olarak, özellikle bu görüşmelerin yasal ayrıcalığa tabi olmadığını ve bu nedenle bir tutuklunun yasal bir görüşmeyle aynı mahremiyet beklentisine sahip olmayacağını tespit ederek, 8. maddenin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Ayrıca Mahkeme, tutuklular ile “uygun yetişkinler” arasındaki istişarelerin olası gözetimine ilişkin ilgili ulusal hükümlerin istismara karşı yeterli güvenceler içerdiği konusunda tatmin olmuştur.

Roman Zakharov / Rusya[6]

4 Aralık 2015 (Büyük Daire)

Bu dava, Rusya’daki mobil telefon iletişiminin gizli dinlenmesi sistemiyle ilgilidir. Bir yayıncılık şirketinin genel yayın yönetmeni olan başvuran, özellikle Rusya’daki mobil şebeke operatörlerinin kanunen kolluk kuvvetlerinin operasyonel arama faaliyetlerini yürütmelerine olanak tanıyan ekipmanlar kurmaları gerektiğinden ve Rus hukuku kapsamında yeterli güvenceler olmaksızın bunun iletişimin gizlice dinlenmesine izin verdiğinden şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, iletişimin dinlenmesini düzenleyen Rus yasal hükümlerinin, keyfiliğe ve herhangi bir gizli izleme sisteminin doğasında bulunan ve Rusya gibi gizli servislerin ve polisin teknik yollarla tüm mobil telefon iletişimine doğrudan erişebildiği bir sistemde özellikle yüksek olan kötüye kullanma riskine karşı yeterli ve etkili güvenceler sağlamadığını tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme özellikle şu alanlarda yasal çerçevede eksiklikler tespit etmiştir: Rusya’daki kamu makamlarının hangi durumlarda gizli izleme tedbirlerine başvurma yetkisine sahip olduğu; bu tedbirlerin süresi ve özellikle hangi durumlarda sonlandırılması gerektiği; dinlemeye izin verme ve dinlenen verilerin saklanması ve imha edilmesine ilişkin usuller; dinlemenin denetlenmesi. Ayrıca, iletişimin dinlenmesine itiraz etmek için mevcut olan hukuk yollarının etkinliği, bu yolların sadece dinleme yapıldığına dair kanıt sunabilen kişilere açık olması ve herhangi bir bildirim sisteminin veya dinleme ile ilgili bilgilere erişim imkanının bulunmaması nedeniyle bu tür bir kanıtın elde edilmesinin imkânsız olması nedeniyle zayıflamıştır.

Ayrıca, ceza yargılamaları bağlamında gizli izleme tedbirlerine ilişkin olarak bkz.: Akhlyustin / Rusya, Zubkov ve Diğerleri / Rusya, Moskalev / Rusya ve Konstantin Moskalev / Rusya, 7 Kasım 2017 tarihli kararlar[7].

Szabó and Vissy / Macaristan

12 Ocak 2016

Bu dava, Macaristan’ın 2011 yılında yürürlüğe koyduğu terörle mücadele amaçlı gizli izleme mevzuatı ile ilgilidir. Başvuranlar, özellikle, ulusal güvenlik amacıyla gizli izleme yapılmasına ilişkin Macar yasal çerçevesi (yani, “bölüm 7/E (3) izleme”) kapsamında haksız ve orantısız müdahaleci tedbirlere maruz kalabileceklerinden şikâyetçi olmuşlardır. Başvuranlar özellikle bu yasal çerçevenin, özellikle adli kontrol eksikliği nedeniyle kötüye kullanılmaya açık olduğunu iddia etmişlerdir.

Bu davada Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, hükümetlerin yaklaşmakta olan olayları önceden haber almak için iletişimin yoğun bir şekilde izlenmesi de dahil olmak üzere en son teknolojilere başvurmasının günümüz terörizminin aldığı biçimlerin doğal bir sonucu olduğunu kabul etmiştir. Ancak Mahkeme, söz konusu mevzuatın kötüye kullanımı önlemek için yeterli güvenceler sağladığına ikna olmamıştır. Özellikle, önlemlerin kapsamı Macaristan’daki hemen hemen herkesi kapsayabilmektedir; yeni teknolojiler Hükümete, başlangıçtaki operasyon alanı dışındaki kişilerle bile ilgili yığınla veriyi kolayca ele geçirme imkânı veriyordu. Ayrıca, bu tür tedbirlerin alınması, iletişimin dinlenmesinin kesinlikle gerekli olup olmadığına dair bir değerlendirme yapılmaksızın ve adli tedbirler bir yana, herhangi bir etkili telafi edici tedbir alınmaksızın, tamamen yürütmenin yetkisi dahilinde gerçekleşmekteydi. Mahkeme ayrıca, 8. madde ile ele alındığında Sözleşme’nin 13. maddesinin (etkili başvuru hakkı) ihlal edilmediğine karar vermiş ve 13. maddenin iç hukuk devletine karşı bir başvuru yolu gerektirdiği şeklinde yorumlanamayacağını yinelemiştir.

Mustafa Sezgin Tanrıkulu / Türkiye

18 Temmuz 2017

Başvuran, kendisi de dahil olmak üzere Türkiye’de yaşayan herkesin iletişiminin yaklaşık bir buçuk ay boyunca dinlenmesine izin veren 2005 tarihli bir yerel mahkeme kararından şikayetçi olmuştur. Başvuran, özellikle, dinleme tedbirlerinin o dönemde yürürlükte olan ulusal mevzuatın kötüye kullanılması anlamına geldiğini iddia etmiştir. Ayrıca, ulusal makamların, iletişiminin dinlenmesine ilişkin şikayetlerine yönelik bir soruşturma yürütmeyi reddetmesi nedeniyle etkili bir yargı yolundan mahrum bırakıldığını iddia etmiştir.

Mahkeme, mevcut davadaki dinleme kararının hukuka uygun olmadığını tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca, Sözleşme’nin 13. maddesinin (etkili başvuru hakkı) ihlal edildiğine karar vermiştir.

Ben Faiza / Fransa

8 Şubat 2018

Yukarıdaki “GPS verileri” bölümüne bakınız.

Benedik / Slovenya

24 Nisan 2018

Bu dava, Slovenya polisinin, belirli bir dosya paylaşım ağının kullanıcılarını izlerken İsviçre kolluk kuvvetleri tarafından kaydedilen dinamik bir IP adresiyle ilişkili abone bilgilerine erişmek için mahkeme kararı alamamasıyla ilgilidir. Bu durum, başvuranın ağ üzerinden çocuk pornografisi de dahil olmak üzere dosyalar paylaşmasının ardından tespit edilmesine yol açmıştır.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme özellikle, polis tarafından dinamik IP adresiyle ilişkili abone bilgilerini elde etmek için kullanılan yasal hükmün Sözleşme’nin “hukuka uygunluk” standardını karşılamadığını tespit etmiştir. Hüküm açıklıktan yoksundu, keyfi müdahalelere karşı neredeyse hiçbir koruma sağlamıyordu, kötüye kullanıma karşı hiçbir güvencesi yoktu ve ilgili polis yetkilerinin bağımsız denetimi yoktu.

Hambardzumyan / Ermenistan

5 Aralık 2019

Başvuran, polisin bir ceza soruşturması sırasında kendisini gizli izleme altına almak için geçerli bir mahkeme emri olmadığını iddia etmiştir. Başvuran, özellikle gizli izleme ve bunun daha sonra kendisine karşı yürütülen ceza davasında kullanılmasından şikâyetçi olmuştur.

Mahkeme, başvurana karşı kullanılan izleme tedbirinin uygun bir yargı denetimine sahip olmadığını ve Sözleşme anlamında “hukuka uygun” olmadığını tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, arama emrinin, gizli izleme gibi özel ve aile hayatına saygı hakkına yönelik ciddi bir müdahale söz konusu olduğunda kabul edilemez bir belirsizlik olan, izleme tedbirinin nesnesi olan kişi hakkında yeterince açık olmadığını kaydetmiştir. Ayrıca, arama emrinde başvurana karşı uygulanacak özel tedbirler listelenmemiştir. Bununla birlikte Mahkeme, başvuranın davasında Sözleşme’nin 6. maddesinin (adil yargılanma hakkı) ihlal edilmediğine karar vermiş ve gizlice kaydedilen materyallerin kullanılmasının 6 § 1. madde tarafından güvence altına alınan adil yargılanma gereklilikleriyle çelişmediğini tespit etmiştir.

Privacy International ve Diğerleri / Birleşik Krallık

7 Temmuz 2020 (kabul edilebilirliğe ilişkin karar)

Başvuranlar – Londra’da kayıtlı bir STK, Londra’da kayıtlı bir İnternet servis sağlayıcısı, Almanya’da kayıtlı bir “hacktivist” derneği, sırasıyla İnternet hizmetleri ve iletişim hizmetleri sağlayan Amerika Birleşik Devletleri’nde kayıtlı iki şirket ve Güney Kore’de kayıtlı bir İnternet servis sağlayıcısı – ekipmanlarının Birleşik Krallık Hükümeti İletişim Merkezi ve/veya Gizli İstihbarat Servisi tarafından tanımlanmamış bir süre boyunca halk arasında “hackleme” olarak bilinen müdahaleye maruz kaldığına inanmaktadır. Özellikle İstihbarat Hizmetleri Yasası’nın 7. Bölümü[8] kapsamındaki yetkinin yasaya uygun olmadığından, adli izin şartı içermediğinden, Ekipman Müdahalesine izin vermek için nasıl kullanılabileceğine dair kamuya açık hiçbir bilgi bulunmadığından ve ilgisiz materyalleri hariç tutmak için filtreleme şartı bulunmadığından şikâyet ettiler. Başvuranlar, Soruşturma Yetkileri Mahkemesinin, iç hukuktaki davada 7. Bölüm rejimi hakkında karar vermediği için etkili bir hukuk yolu sağlamadığını da eklemişlerdir.

Mahkeme, başvuranların Sözleşme’nin 8. maddesi, 10. maddesi (ifade özgürlüğü) ve 13. maddesi (etkili başvuru hakkı) kapsamındaki şikâyetlerini, davanın koşullarında, başvuranların yerel mahkemelere, özellikle de Soruşturma Yetkileri Mahkemesi’ne, Sözleşme’nin 35. maddesi (kabul edilebilirlik kriterleri) ile ilke olarak bir Sözleşmeci Devlete tanınması amaçlanan fırsatı, yani kendisine karşı iddia edilen belirli Sözleşme ihlalini ele alma ve böylece önleme veya düzeltme fırsatını sağlamadıklarını tespit ederek kabul edilemez ilan etmiştir. Mahkeme, özellikle başvuranlar tarafından ileri sürülen genel argümanları kaydetmiş ve ayrıca üçüncü tarafların müdahalelerinde, şikâyet edilen izlemenin özellikle müdahaleci olduğu ve bu alanda güvencelere ihtiyaç duyulduğunun altını çizmiştir. Bu bağlamda, Devlete verilen yetkilerin belirsiz olduğu ve özellikle mevcut teknolojinin sürekli olarak daha sofistike hale geldiği durumlarda keyfilik riski yarattığı durumlarda, Sözleşme’nin 8. maddesi ilkelerine uygunluğun incelenmesinin önemini hatırlatmıştır. Bununla birlikte, bu önem, iç hukuk yollarının tüketilmesi bağlamında, yerel mahkemelere, bunu yapma potansiyeline sahip oldukları bu tür konularda karar verme imkânı sağlama ihtiyacını pekiştirmiştir.

Big Brother Watch ve Diğerleri / Birleşik Krallık

25 Mayıs 2021 (Büyük Daire)

Bu başvurular, Edward Snowden’in (ABD Ulusal Güvenlik Ajansı eski yüklenicisi) ABD ve Birleşik Krallık arasındaki gözetleme ve istihbarat paylaşımı programlarını ifşa etmesinin ardından yapılmıştır. Dava, gazetecilerin ve insan hakları örgütlerinin üç farklı gözetleme rejimine ilişkin şikayetleriyle ilgiliydi: (1) iletişimin toplu olarak dinlenmesi; (2) yabancı hükümetlerden ve istihbarat kurumlarından dinleme materyallerinin alınması; (3) iletişim hizmeti sağlayıcılarından iletişim verilerinin elde edilmesi[9].

Büyük Daire: oybirliğiyle, toplu iletişimin dinlenmesi rejimiyle ilgili olarak Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine; oybirliğiyle, iletişim hizmeti sağlayıcılarından iletişim verilerinin elde edilmesi rejimiyle ilgili olarak 8. maddenin ihlal edildiğine; beşe karşı on iki oyla, Birleşik Krallık’ın yabancı hükümetlerden ve istihbarat kurumlarından dinlenen materyalleri talep etme rejimiyle ilgili olarak 8. maddenin ihlal edilmediğine; oybirliğiyle, Sözleşme’nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğü) ihlal edildiğine karar vermiştir. Hem toplu dinleme rejimi hem de iletişim hizmeti sağlayıcılarından iletişim verilerini elde etme rejimi ile ilgili olarak Sözleşme’nin ihlal edilmediğine karar vermiştir ve beşe karşı on iki oyla, yabancı Hükümetlerden ve istihbarat kurumlarından dinlenen materyalleri talep etme rejimi ile ilgili olarak 10. maddenin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, Devletlerin modern toplumda karşılaştıkları tehditlerin çokluğu nedeniyle, toplu dinleme rejimi işletmenin kendi başına Sözleşmeyi ihlal etmediğini değerlendirmiştir. Bununla birlikte, böyle bir rejim “uçtan uca güvencelere” tabi olmalıdır; yani, ulusal düzeyde, alınan tedbirlerin gerekliliği ve orantılılığına ilişkin sürecin her aşamasında bir değerlendirme yapılmalıdır; toplu dinleme, operasyonun amacı ve kapsamı tanımlanırken başlangıçta bağımsız izne tabi olmalıdır ve operasyon denetime ve bağımsız ex post facto incelemeye tabi olmalıdır. Birleşik Krallık’ta uygulanan toplu dinleme rejimini göz önünde bulunduran Mahkeme, aşağıdaki eksiklikleri tespit etmiştir: toplu dinleme yetkisi, yürütmeden bağımsız bir organ tarafından değil, Dışişleri Bakanı tarafından verilmiştir; incelemeye tabi olacak iletişim türlerini tanımlayan arama terimleri kategorileri, arama izni başvurusuna dahil edilmemiştir ve bir bireyle bağlantılı arama terimleri (yani, e-posta adresi gibi belirli tanımlayıcılar) önceden iç izne tabi tutulmamıştır. Mahkeme ayrıca, toplu dinleme rejiminin gizli gazetecilik materyalleri için yeterli koruma içermediğini tespit etmiştir. İletişim hizmeti sağlayıcılarından iletişim verilerinin elde edilmesine yönelik rejimin de hukuka uygun olmadığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte Mahkeme, Birleşik Krallık’ın yabancı hükümetlerden ve/veya istihbarat kurumlarından istihbarat talep edebileceği rejimin, kötüye kullanıma karşı koruma sağlamak ve Birleşik Krallık makamlarının bu tür talepleri iç hukuk ve Sözleşme kapsamındaki görevlerini atlatmak için bir araç olarak kullanmamalarını sağlamak için yeterli güvencelere sahip olduğuna karar vermiştir.

Centrum För Rättvisa / İsveç

25 Mayıs 2021 (Büyük Daire)

Bu dava, başvuran vakfın, İsveç’teki ve yurtdışındaki bireyler, kuruluşlar ve şirketlerle e-posta, telefon ve faks yoluyla günlük olarak iletişim kurduğu ve genellikle hassas konularda iletişim kurduğu için, iletişiminin sinyal istihbaratı yoluyla ele geçirildiği veya ele geçirileceği iddiasıyla ilgilidir.

Büyük Daire, ikiye karşı on beş oyla, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Özellikle, İsveç toplu dinleme rejiminin temel özelliklerinin Sözleşme’nin hukukun kalitesine ilişkin gerekliliklerini karşılamasına rağmen, rejimin yine de üç kusurdan mustarip olduğunu tespit etmiştir: kişisel veri içermeyen dinlenen materyalin imha edilmesine ilişkin açık bir kuralın bulunmaması; Sinyal İstihbarat Yasası’nda veya diğer ilgili mevzuatta, istihbarat materyalinin yabancı ortaklara iletilmesine karar verilirken, bireylerin mahremiyet çıkarlarının dikkate alınmasına ilişkin bir gerekliliğin bulunmaması; ve etkili bir ex post facto incelemenin bulunmaması. Bu eksikliklerin bir sonucu olarak, sistem “uçtan uca” güvence gerekliliğini karşılamamış, bu konuda davalı Devlete bırakılan takdir payını aşmış ve genel olarak keyfilik ve istismar riskine karşı koruma sağlamamıştır.

Ayrıca, yakın zamanda bkz:

Ringler / Avusturya

12 Mayıs 2020 (Komite- kabul edilebilirlik hakkında karar)

Tretter ve Diğerleri / Avusturya

29 Eylül 2020 (Komite- kabul edilebilirlik hakkında karar)

Adomaitis / Litvanya

18 Ocak 2022

Bekleyen başvurular

Association confraternelle de la presse judiciaire / Fransa ve diğer 11 ülke başvuruları (no. 49526/15, 49615/15, 49616/15, 49617/15, 49618/15, 49619/15, 49620/15, 49621/15, 55058/15, 55061/15, 59602/15 ve 59621/15)

Başvurular 26 Nisan 2017 tarihinde Fransız Hükümetine iletilmiştir

Avukatlar ve gazetecilerin yanı sıra bu mesleklerle bağlantılı tüzel kişiler tarafından yapılan bu başvurular, 24 Temmuz 2015 tarihli Fransız İstihbarat Yasası ile ilgilidir.

Mahkeme, başvuruları Fransız Hükümetine bildirmiş ve taraflara Sözleşme’nin 8., 10. (ifade özgürlüğü) ve 13. (etkili başvuru hakkı) maddeleri kapsamında sorular yöneltmiştir.

Benzer başvurular derdesttir: Follorou / Fransa (no. 30635/17) ve Johannes / Fransa (no. 30636/17), 4 Temmuz 2017 tarihinde Fransız Hükümetine iletilmiştir.

Pietrzak/Polonya (no. 72038/17) ve Bychawska-Siniarska ve Diğerleri/Polonya (no. 25237/18)

Polonya Hükümetine 27 Kasım 2019 tarihinde iletilen başvurular, telefon, posta ve elektronik iletişimin gizli bir şekilde izlenmesine ve bu iletişimlere ilişkin verilerin (‘meta veriler’) toplanmasına izin veren Polonya mevzuatına ilişkindir.

Kasım 2019’da Mahkeme, Polonya Hükümetine başvuruları bildirmiş ve taraflara Sözleşme’nin 8. (özel hayata ve haberleşmeye saygı hakkı) ve 13. (etkili başvuru hakkı) maddeleri kapsamında sorular yöneltmiştir.

11 üçüncü taraf müdahile yazılı usule katılmaları için izin verilmiştir; bunlardan dördü 27 Eylül 2022 tarihinde İnsan Hakları Binasında gerçekleşen Daire duruşmasına katılmaya davet edilmiştir.

A.L. / Fransa (no. 44715/20) ve E.J. / Fransa (no. 47930/21)

Fransız Hükümetine 8 Aralık 2021 tarihinde iletilen başvurular. Bu başvurular, özellikle şifreli iletişim ağı “EncroChat “e Fransız makamları tarafından sızılması ve bu ağa bağlı cihazlarda depolanan ve değiş tokuş edilen verilerin ele geçirilmesi, kopyalanması ve analiz edilmesiyle ilgilidir.

Mahkeme, başvuruları Fransız Hükümetine bildirmiş ve Sözleşme’nin 6 § 1 (adil yargılanma hakkı), 8 (özel hayata ve haberleşmeye saygı hakkı), 13 (etkili başvuru hakkı), 34 (bireysel başvuru hakkı) ve 35 (kabul edilebilirlik kriterleri) maddeleri uyarınca taraflara sorular yöneltmiştir.

Çalışanların Bilgisayar Kullanımının İzlenmesi

Bărbulescu / Romanya

5 Eylül 2017 (Büyük Daire)

Bu dava, özel bir şirketin, elektronik haberleşmelerini izledikten ve içeriklerine eriştikten sonra bir çalışanı – başvuranı – işten çıkarma kararıyla ilgilidir. Başvuran, işvereninin kararının özel hayatının ihlaline dayandığından ve yerel mahkemelerin özel hayatına ve yazışmalarına saygı gösterilmesi hakkını korumadığından şikayetçi olmuştur.

Büyük Daire, altıya karşı on bir oyla, Romanya makamlarının başvuranın özel hayatına ve yazışmalarına saygı gösterilmesi hakkını yeterince korumadığını tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Sonuç olarak, söz konusu menfaatler arasında adil bir denge kuramamışlardır. Özellikle, ulusal mahkemeler, başvuranın, iletişiminin izlenebileceği konusunda işvereninden önceden bilgi alıp almadığını tespit edememiş ne izlemenin niteliği veya kapsamı ne de özel hayatına ve yazışmalarına müdahalenin derecesi hakkında bilgilendirilmediği gerçeğini dikkate almamışlardır. Buna ek olarak, ulusal mahkemeler, ilk olarak, izleme tedbirlerinin alınmasını haklı kılan özel nedenleri; ikinci olarak, işverenin başvuranın özel hayatına ve yazışmalarına daha az müdahaleyi gerektiren tedbirler kullanıp kullanamayacağını ve üçüncü olarak, başvuranın bilgisi olmadan iletişimine erişilip erişilemeyeceğini belirleyememiştir.

Libert / Fransa

22 Şubat 2018

Bu dava, bir SNCF (Fransız ulusal demiryolu şirketi) çalışanının, iş bilgisayarına el konulmasının ardından pornografik dosyaların ve üçüncü kişiler için düzenlenmiş sahte sertifikaların depolandığının ortaya çıkması üzerine işten çıkarılmasıyla ilgilidir. Başvuran, özellikle işvereninin, kendisinin yokluğunda, iş bilgisayarının sabit diskinde saklanan kişisel dosyaları açtığından şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, mevcut davada Fransız makamlarının kendilerine tanınan takdir marjını aşmadıklarını tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, başvuranın işvereni tarafından dosyaların incelenmesinin, çalışanlarının kullanımına sundukları bilgisayar olanaklarını sözleşmeden doğan yükümlülükleri ve yürürlükteki yönetmelikler doğrultusunda kullandıklarından emin olmak isteyebilecek olan işverenlerin haklarını korumak gibi meşru bir amaç güttüğünü kaydetmiştir. Mahkeme ayrıca, Fransız hukukunun, işverenlerin mesleki dosyaları açmalarına izin veren bir gizlilik koruma mekanizması içerdiğini, ancak kişisel olarak tanımlanan dosyaları gizlice açamadıklarını gözlemlemiştir. Bu tür dosyalar sadece çalışanın huzurunda açılabilir. Yerel mahkemeler, söz konusu mekanizmanın işverenin söz konusu dosyaları açmasını engellemeyeceğine karar vermiştir, zira bu dosyalar usulüne uygun olarak özel olarak tanımlanmamıştır. Son olarak Mahkeme, yerel mahkemelerin başvuranın özel hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasını doğru bir şekilde değerlendirdiğini ve bu mahkemelerin kararlarının ilgili ve yeterli gerekçelere dayandığını değerlendirmiştir.

Tükürük Örnekleri

Dragan Petrović / Sırbistan

14 Nisan 2020

Bu dava, bir cinayet soruşturması sırasında polisin başvuranın evini araması ve DNA analizi için kendisinden tükürük örneği almasıyla ilgilidir. Başvuran, aramanın ve DNA örneğinin alınmasının Sözleşme tarafından korunan haklarını ihlal ettiğinden şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, polisin başvuranın evini aramasıyla ilgili olarak Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiş, arama emrinin yeterince spesifik olduğunu ve arama sırasında suistimale karşı yeterli ve etkili güvenceler sağlandığını tespit etmiştir. Bununla birlikte, başvurandan DNA tükürük örneği alınması nedeniyle 8. maddenin ihlal edildiğine karar vermiş ve DNA tükürük örneğinin alınmasının 8. madde anlamında “hukuka uygun” olmadığını tespit etmiştir. Söz konusu tedbir, sadece kan örneği alınmasına veya “diğer tıbbi işlemlerin” yapılmasına izin veren önceki Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca gerçekleştirilmiştir. Ayrıca Mahkeme, Kanun’un 2011 yılında DNA ağız sürüntüleri ile ilgili yeni güvencelerle güncellendiğini ve bunun daha önce bu güvencelerin eksik olduğunun zımnen kabul edildiğini kaydetmiştir.

Ses Örnekleri

P.G. ve J.H. / Birleşik Krallık (no. 44787/98)

25 Eylül 2001

Bu dava, özellikle, soygun yapacakları şüphesiyle tutuklanmalarının ardından, başvuranların seslerinin bir polis karakolunda kaydedilmesiyle ilgilidir.

Mahkeme, polis karakolunda gizli dinleme cihazlarının kullanılmasıyla ilgili olarak Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Özellikle ilgili tarihte, polisin kendi tesislerinde gizli dinleme cihazlarını kullanmasını düzenleyen yasal bir sistem bulunmadığına dikkat çeken Mahkeme, başvuranların özel yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olmadığını tespit etmiştir. Bu davada Mahkeme ayrıca, bir dairede gizli dinleme cihazı kullanılması nedeniyle 8. maddenin ihlal edildiğine ve bir telefonun kullanımına ilişkin bilgi edinilmesi konusunda 8. maddenin ihlal edilmediğine karar vermiştir.

Vetter / Fransa

31 Mayıs 2005

Kurşun yaraları olan bir cesedin bulunmasının ardından, polis, başvuranın cinayeti işlediğinden şüphelenerek, düzenli olarak ziyaret ettiği bir daireye dinleme cihazları yerleştirmiştir.

Mahkeme, Fransız hukukunun, yetkililerin dinleme cihazlarına ilişkin takdir yetkisinin kapsamını ve kullanım şeklini yeterli açıklıkta göstermediğini tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

Video Gözetimi

Peck / Birleşik Krallık

28 Ocak 2003

Aşağıdaki “Kişisel verilerin ifşası” bölümüne bakınız.

Köpke / Almanya

5 Ekim 2010 (kabul edilebilirliğe ilişkin karar)

Bir süpermarkette kasiyer olarak çalışan başvuran, işvereni tarafından özel bir dedektiflik bürosunun yardımıyla gerçekleştirilen gizli bir video izleme operasyonunun ardından hırsızlık yaptığı gerekçesiyle ihbarsız olarak işten çıkarılmıştır. İşten çıkarılmasına iş mahkemeleri nezdinde başarısız bir şekilde itiraz etmiştir. Anayasa şikâyeti de aynı şekilde reddedilmiştir.

Mahkeme, başvuranın Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamındaki şikâyetini kabul edilemez (açıkça dayanaktan yoksun) bularak reddetmiştir. Mahkeme, yerel makamların, çalışanın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkı ile işverenin mülkiyet haklarının korunmasındaki menfaati ve adaletin düzgün bir şekilde yerine getirilmesindeki kamu menfaati arasında adil bir denge kurduğu sonucuna varmıştır. Bununla birlikte Mahkeme, özel hayata müdahalelerin yeni ve daha sofistike teknolojiler tarafından ne ölçüde mümkün kılındığını göz önünde bulundurarak, söz konusu çatışan menfaatlere gelecekte farklı bir ağırlık verilebileceğini gözlemlemiştir.

Antović ve Mirković / Karadağ

28 Kasım 2017

Bu dava, Karadağ Üniversitesi Matematik Okulu’nda görev yapan iki profesörün, ders verdikleri alanlara video gözetimi yerleştirilmesinin ardından yaptıkları özel hayatın ihlali şikâyetiyle ilgilidir. Toplanan bilgiler üzerinde etkili bir kontrolleri olmadığını ve gözetimin hukuka aykırı olduğunu belirtmişlerdir. Ancak yerel mahkemeler, başvuranların ders verdiği oditoryumların kamuya açık alanlar olması nedeniyle özel hayat sorununun söz konusu olmadığını tespit ederek tazminat talebini reddetmiştir.

Mahkeme, kamera ile izlemenin hukuka uygun olmadığını tespit ederek Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme ilk olarak Hükümet’in, gözetlenen alanın kamuya açık bir çalışma alanı olması nedeniyle özel hayatın gizliliğinin söz konusu olmadığı için davanın kabul edilemez olduğu yönündeki argümanını reddetmiştir. Bu bağlamda Mahkeme, özellikle daha önce özel hayatın mesleki faaliyetleri de kapsayabileceğini tespit ettiğini ve başvuranlar için de durumun böyle olduğunu düşündüğünü kaydetmiştir. Bu nedenle 8. madde uygulanabilirdi. Davanın esasına ilişkin olarak, Mahkeme daha sonra kamera ile izlemenin başvuranların özel hayatlarının gizliliğine müdahale teşkil ettiğini ve delillerin bu izlemenin iç hukuk hükümlerini ihlal ettiğini gösterdiğini tespit etmiştir. Gerçekten de yerel mahkemeler, en başından beri özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmediğine karar verdikleri için, gözetleme için herhangi bir yasal gerekçe bile düşünmemişlerdir.

López Ribalda ve Diğerleri / İspanya

17 Ekim 2019 (Büyük Oda)

Bu dava, çalışanların işten çıkarılmalarına neden olan gizli video gözetimi ile ilgilidir. Başvuranlar, gizli video gözetiminden ve İspanyol mahkemelerinin işten çıkarılmalarının adil olduğuna karar vermek için elde edilen verileri kullanmasından şikayetçi olmuşlardır. Uzlaşma anlaşmaları imzalayan başvuranlar ayrıca, anlaşmaların video materyalleri nedeniyle baskı altında yapıldığından ve işten çıkarılmalarının adil olduğuna dair kanıt olarak kabul edilmemesi gerektiğinden şikayetçi olmuşlardır.

Büyük Daire, beş başvuranla ilgili olarak Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Daire, özellikle İspanyol mahkemelerinin, hırsızlık yaptığından şüphelenilen süpermarket çalışanları olan başvuranların hakları ile işverenin haklarını dikkatli bir şekilde dengelediğini ve video gözetiminin gerekçelerini kapsamlı bir şekilde incelediğini tespit etmiştir. Başvuranlar tarafından öne sürülen temel argümanlardan biri, yasal bir zorunluluk olmasına rağmen, gözetimin kendilerine önceden bildirilmemiş olmasıydı; ancak Mahkeme, ciddi bir suistimal şüphesi ve ilgili kayıplar nedeniyle, önlemin kapsamı ve sonuçları dikkate alındığında, böyle bir önlem için açık bir gerekçe olduğunu tespit etmiştir. Dolayısıyla mevcut davada yerel mahkemeler, izlemeyi orantılı ve meşru bularak takdir yetkilerini (“takdir marjı”) aşmamışlardır. Mahkeme ayrıca, özellikle video materyalinin delil olarak kullanılmasının yargılamanın adilliğine zarar vermediğini tespit ederek, Sözleşme’nin 6 § 1 maddesinin (adil yargılanma hakkı) ihlal edilmediğine karar vermiştir.

Kişisel Verilerin Saklanması ve Kullanımı

“Kişisel verilerin korunması, bir kişinin Sözleşme’nin 8. maddesi ile güvence altına alınan özel ve aile hayatına saygı hakkından yararlanması bakımından temel öneme sahiptir. İç hukuk, kişisel verilerin bu maddenin güvencelerine aykırı olabilecek şekilde kullanılmasını önlemek için uygun güvenceler sağlamalıdır … Otomatik işleme tabi tutulan kişisel verilerin korunması söz konusu olduğunda, özellikle de bu veriler polisiye amaçlarla kullanıldığında, bu tür güvencelere duyulan ihtiyaç daha da artmaktadır. İç hukuk, özellikle, bu tür verilerin saklandıkları amaçlarla ilgili olmalarını ve aşırı olmamalarını; ve ilgili kişilerin kimliklerinin tespit edilmesine imkan verecek bir biçimde, bu verilerin saklandıkları amaç için gerekli olandan daha uzun bir süre boyunca muhafaza edilmemelerini sağlamalıdır … [Ayrıca, saklanan kişisel verilerin kötüye kullanım ve suistimale karşı etkin bir şekilde korunduğuna dair yeterli güvenceler sağlamalıdır…” (S. ve Marper/Birleşik Krallık, 4 Aralık 2008 tarihli karar (Büyük Daire), § 103)

Ceza Adaleti Bağlamında

Perry / Birleşik Krallık

17 Temmuz 2003

Başvuran, minibüs şoförlerine yönelik bir dizi silahlı soygunla bağlantılı olarak tutuklanmış ve kimlik tespiti yapılmak üzere serbest bırakılmıştır. Başvurucu bu ve diğer birkaç kimlik tespit geçit törenlerine katılmayınca, polis kendisini gizlice videoya çekmek için izin istemiştir. Başvuran, polisin kendisini teşhis amacıyla gizlice videoya çektiğinden ve bu videoyu aleyhindeki kovuşturmada kullandığından şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, başvuranın, polis karakolunda görüntülü teşhis prosedüründe kullanılmak ve potansiyel olarak duruşmada savunmasına zarar verecek bir delil olarak kullanılmak üzere görüntülerinin çekileceğine dair herhangi bir beklentisi olduğuna dair hiçbir belirti olmadığını kaydetmiştir. Polis tarafından benimsenen bu taktik, bu tür bir kameranın normal kullanımının ötesine geçmiş ve başvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına bir müdahale teşkil etmiştir. Söz konusu müdahale hukuka da uygun değildir çünkü polis ilgili kanunda belirtilen prosedürlere uymamaktadır: başvuranın rızasını almamış ya da kaydın yapıldığına dair onu bilgilendirmemiş; başvuranı bu konudaki hakları konusunda da bilgilendirmemişlerdir.

S. ve Marper / Birleşik Krallık

4 Aralık 2008 (Büyük Daire)

Bu dava, başvuranların parmak izlerinin, hücre örneklerinin ve DNA profillerinin[10], haklarındaki ceza yargılamasının bir davada beraat, diğer davada ise takipsizlikle sonuçlanmasının ardından bir veri tabanında süresiz olarak tutulmasıyla ilgilidir.

Mahkeme, söz konusu alıkoyma işleminin başvuranların özel hayata saygı hakkına orantısız bir müdahale teşkil ettiğini ve demokratik bir toplumda gerekli olarak görülemeyeceğini tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, ceza adaleti sisteminde modern bilimsel tekniklerin kullanılmasına, ne pahasına olursa olsun ve bu tür tekniklerin yaygın kullanımının potansiyel yararları ile ehemmiyetli özel hayat çıkarları arasında dikkatli bir denge kurulmadan izin verilemeyeceğini değerlendirmiştir. Yeni teknolojilerin geliştirilmesinde öncü bir rol üstlenen her Devlet, “doğru dengeyi kurmak” konusunda özel bir sorumluluk taşır. Mahkeme, bu davada uygulandığı şekliyle, suç işlediğinden şüphelenilen ancak hüküm giymemiş kişilerin parmak izlerinin, hücre örneklerinin ve DNA profillerinin alıkonulmasına ilişkin yetkilerin genel ve ayrım gözetmeyen niteliğinin, çatışan kamu ve özel çıkarlar arasında adil bir denge kuramadığı sonucuna varmıştır.

B.B. / Fransa (no. 5335/06), Gardel / Fransa ve M.B. / Fransa (no. 22115/06)

17 Aralık 2009

Bu davalarda, yetkili konumdaki bir kişi tarafından 15 yaşındaki küçüklere tecavüz etmekten hapis cezasına çarptırılan başvuranlar, özellikle cinsel suçlulara ilişkin otomatik ulusal adli veri tabanına (Fichier judiciaire national automatise des auteurs d’infractions sexuelles) dahil edilmelerinden şikayetçi olmuşlardır.

Her üç davada da Mahkeme, başvuranlara uygulandığı şekliyle, cinsel suçlulara ilişkin ulusal adli veri tabanına dahil edilme sisteminin, söz konusu özel ve kamusal menfaatler arasında adil bir denge kurduğunu tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle kişisel verilerin korunmasının, bir kişinin özel ve aile hayatına saygı gösterilmesinden yararlanması için temel öneme sahip olduğunu, bu tür verilerin otomatik işleme tabi tutulduğu durumlarda, özellikle de bu tür verilerin polis amaçları için kullanıldığı durumlarda daha da önemli olduğunu teyit etmiştir. Ancak Mahkeme, veri tabanının önleme ile ilgili amaçlarını sorgulayamazdı. Ayrıca, başvuranların verilerin silinmesi için etkili bir talepte bulunma imkânı olduğundan, Mahkeme, verilerin saklanma süresinin – en fazla 30 yıl – bilgilerin saklanmasıyla güdülen amaçla orantısız olmadığı görüşüne varmıştır. Son olarak, mahkeme, polis ve idari makamların bu tür verilere başvurması, gizlilik yükümlülüğüne tabidir ve kesin olarak belirlenmiş koşullarla sınırlıdır.

Ayrıca bkz: J.P.D. / Fransa (no. 55432/10), aşağıdaki karar (kabul edilemez) 16 Eylül 2014.

Uzun / Almanya

2 Eylül 2010

Bkz. yukarıda, “Kişisel verilerin toplanması”, “GPS verileri”.

Dimitrov-Kazakov / Bulgaristan

10 Şubat 2011

Başvuranın adı, bir tecavüzle ilgili olarak sorgulandıktan sonra, bu suçtan dolayı hakkında hiçbir dava açılmamış olmasına rağmen, polis kayıtlarına “suçlu” olarak girilmiştir. Daha sonra polis tarafından tecavüz şikayetleri veya genç kızların kaybolmasıyla ilgili bir dizi kontrole tabi tutulmuştur. Polis dosyasına dahil edilmesinden ve bu şikâyetin incelenmesini sağlayacak bir hukuk yolunun bulunmamasından şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, polis dosyasına dahil edilmenin bu madde anlamında “hukuka uygun” olmadığını tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Ayrıca, etkili bir başvuru yolunun bulunmaması nedeniyle, 8. madde ile değerlendirildiğinde, Sözleşme’nin 13. maddesinin (etkili başvuru hakkı) ihlal edildiğine karar vermiştir.

Shimovolos / Rusya[11]

21 Haziran 2011

Bu dava, bir insan hakları aktivistinin, Rusya içinde tren veya hava yoluyla yaptığı hareketler hakkında bilgi toplayan “gözetim veri tabanına” kaydedilmesi ve tutuklanması ile ilgilidir.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme özellikle, veri tabanının oluşturulması ve sürdürülmesi ile işleyişine ilişkin prosedürün, hiçbir zaman yayınlanmamış veya başka bir şekilde kamuya açık hale getirilmemiş bir bakanlık emri ile yönetildiğini kaydetmiştir. Sonuç olarak Mahkeme, iç hukukun, bireylerin özel hayatlarına ilişkin bilgilerin toplanması ve veri tabanında saklanması konusunda ulusal makamlara verilen takdir yetkisinin kapsamını ve kullanılma şeklini yeterli açıklıkta göstermediğini tespit etmiştir. Özellikle, suistimale karşı asgari güvencelere ilişkin herhangi bir gösterge, kamunun erişebileceği bir biçimde ortaya konmamıştır.

Khelili / İsviçre

18 Ekim 2011

Bu davada başvuran, 1993 yılında Cenevre polisi tarafından yapılan bir kontrol sırasında kartvizitlerinin bulunmasından bu yana başvuranın üzerinde şu ifadelerin yer aldığı kartvizitler taşıdığından şikayetçi olmuştur “Hoş, güzel kadın, otuzlu yaşların sonunda, birlikte bir şeyler içmek veya zaman zaman dışarı çıkmak için bir erkekle tanışmak istiyor. Tel. no. …”. Başvuran, bu keşfin ardından, polisin adını kayıtlarına fahişe olarak geçirdiğini, oysa kendisinin sürekli olarak reddettiği bir mesleği yaptığını iddia etmiştir. Başvuran, özel hayatına ilişkin yanlış olduğu iddia edilen verilerin kaydedilmesinin, özel hayatına saygı gösterilmesi hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

Mahkeme, başvuranın özel hayatına ilişkin yanlış olduğu iddia edilen bilgilerin polis kayıtlarında yer almasının başvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkını ihlal ettiğini ve “fahişe” kelimesinin yıllarca saklanmasının demokratik bir toplumda ne haklı ne de gerekli olduğunu tespit ederek Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme özellikle, polis kayıtlarında yer alan verilerin yetkililere aktarılabileceği göz önüne alındığında, söz konusu kelimenin başvuranın itibarına zarar verebileceğini ve günlük hayatını daha sorunlu hale getirebileceğini gözlemlemiştir. Bu daha da önemliydi çünkü kişisel veriler halihazırda otomatik işleme tabi tutulmakta ve böylece bu tür verilere erişim ve bu verilerin dağıtımı önemli ölçüde kolaylaşmaktaydı. Bu nedenle başvuranın, “fahişe” kelimesinin polis kayıtlarından çıkarılmasında önemli bir çıkarı bulunmaktadır.

M.M. / Birleşik Krallık (no. 24029/07)

13 Kasım 2012

2000 yılında başvuran, oğlunun evliliğinin sona ermesinin ardından Avustralya’ya gitmesini engellemek amacıyla küçük torunuyla birlikte bir gün ortadan kaybolduktan sonra polis tarafından tutuklanmıştır. Yetkililer kovuşturma açmamaya karar vermiş ve bunun yerine çocuk kaçırma suçundan ihtar almıştır. İhtar cezasının başlangıçta beş yıl süreyle sicilinde kalması öngörülmüş, ancak mağdurun çocuk olduğu davalarda politika değişikliği nedeniyle bu süre daha sonra ömür boyu uzatılmıştır. Başvuran, tedbir bilgilerinin süresiz olarak saklanmasından ve ifşa edilmesinden ve bunun istihdam olanakları üzerindeki etkisinden şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Gerçekten de tespit edilen eksikliklerin kümülatif etkisinin bir sonucu olarak, sabıka kaydı verilerinin saklanması ve ifşa edilmesine ilişkin sistemde, başvuranın özel hayatına ilişkin verilerin, özel hayatına saygı gösterilmesi hakkını ihlal edecek şekilde ifşa edilmemesini sağlamak için yeterli güvencelerin bulunduğu konusunda tatmin olmamıştır. Dolayısıyla, başvuranın tedbir verilerinin saklanması ve ifşa edilmesi, 8. madde anlamında hukuka uygun olarak değerlendirilemez. Mahkeme özellikle, sabıka kaydında yer alan verilerin bir anlamda kamuya açık bilgiler olmasına rağmen, merkezi kayıtlarda sistematik olarak saklanmalarının, ilgili kişi dışındaki herkesin unutmuş olabileceği olaydan çok sonra, özellikle de başvuranın durumunda olduğu gibi, ihtarın özel olarak gerçekleştiği durumlarda, ifşa edilebilecekleri anlamına geldiğini kaydetmiştir. Dolayısıyla, mahkûmiyet ya da tedbirin kendisi geçmişte kaldıkça, kişinin özel hayatının saygı duyulması gereken bir parçası haline gelmiştir.

M.K. / Fransa (no. 19522/09)

18 Nisan 2013

2004 ve 2005 yıllarında, başvuran, bazı kitapların çalınmasına ilişkin iki soruşturmaya konu olmuştur. İlk yargılamanın ardından beraat etmiş, ikinci yargılama ise durdurulmuştur. Her iki olayda da parmak izleri alınmış ve parmak izi veri tabanına kaydedilmiştir. 2006 yılında başvuran, parmak izlerinin veri tabanından silinmesini talep etmiştir. Bu talebi, sadece ilk yargılama sırasında alınan parmak izleri ile ilgili olarak kabul edilmiştir. Başvuran tarafından yapılan itirazlar reddedilmiştir. Başvuran, parmak izlerine ilişkin verilerin bilgisayar veri tabanında tutulmasının özel hayatına saygı hakkını ihlal ettiğinden şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, verilerin saklanmasının başvuranın özel hayatına saygı hakkına orantısız bir müdahale teşkil ettiğini ve demokratik bir toplumda gerekli olduğunun söylenemeyeceğini tespit ederek Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, mevcut davada başvurana uygulandığı üzere, suç işlediğinden şüphelenilen ancak hüküm giymemiş kişilerin parmak izlerinin saklanmasına ilişkin sistemin, söz konusu rekabet halindeki kamusal ve özel menfaatler arasında adil bir denge kurmaması nedeniyle, Fransız Devleti’nin bu konudaki takdir yetkisini aştığını kaydetmiştir.

Peruzzo ve Martens / Almanya

4 Haziran 2013 (kabul edilebilirliğe ilişkin karar)

Ciddi cezai suçlardan hüküm giymiş olan başvuranlar, yerel mahkemelerin, gelecekte işlenebilecek olası suçların soruşturulmasını kolaylaştırmak amacıyla kendilerinden hücresel materyal toplanması ve bunların DNA profilleri şeklinde bir veri tabanında saklanması yönündeki kararlarından şikâyetçi olmuşlardır.

Mahkeme, başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez ilan etmiştir. Mahkeme, başvuranların davasında uygulandığı üzere, belirli bir ağırlık seviyesine ulaşan suçlardan hüküm giymiş kişilerden DNA materyali alınması ve saklanmasına ilişkin iç hukuk kurallarının, çatışan kamu ve özel menfaatler arasında adil bir denge kurduğunu ve davalı Devletin kabul edilebilir takdir marjı içerisinde yer aldığını tespit etmiştir.

Ayrıca bkz.: W. / Hollanda (no. 20689/08), 20 Ocak 2009 tarihli karar (kabul edilemez).

Brunet / Fransa

18 Eylül 2014

Başvuran, özellikle, kendisine karşı yürütülen cezai takibatın sona ermesinin ardından, soruşturma raporlarında yer alan bilgileri içeren ve suçlanan kişiler ile mağdurları listeleyen polis veri tabanı STIC’e (kayıtlı suçları işleme sistemi) eklenmesi nedeniyle özel hayatına müdahale edildiğinden şikâyetçi olmuştur.

Mahkeme, Fransız Devleti’nin bu tür konularda karar verme takdir yetkisini (“takdir marjı”) aştığını tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir: alıkoyma, başvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkının orantısız bir ihlali olarak görülebilir ve demokratik bir toplumda gerekli değildir. Mahkeme özellikle, başvuranın kendisiyle ilgili bilgilerin veri tabanından silinmesini talep etme konusunda gerçek bir imkana sahip olmadığını ve bu verilerin saklanma süresi olan 20 yılın, süresiz saklama olmasa bile, en azından azami bir sınırdan ziyade bir norma benzetilebileceğini değerlendirmiştir.

Karabeyoğlu / Türkiye

7 Haziran 2016

Bu dava, Ergenekon olarak bilinen yasadışı bir örgüte yönelik bir ceza soruşturması sırasında bir Cumhuriyet savcısı olan başvuranın telefonlarının dinlenmesi ve bu şekilde elde edilen bilgilerin ayrı bir disiplin soruşturması kapsamında kullanılması ile ilgilidir.

Mahkeme, ceza soruşturmasıyla bağlantılı olarak telefonların dinlenmesiyle ilgili olarak Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine, telefon dinleme yoluyla elde edilen bilgilerin disiplin soruşturmasında kullanılmasıyla ilgili olarak ise 8. maddenin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme özellikle, ceza soruşturması sırasında başvuranın demokratik bir toplumda hukukun üstünlüğünün gerektirdiği asgari düzeyde korumadan yararlandığını, çünkü telefon dinlemenin objektif olarak makul bir şüpheye dayanılarak emredildiğini ve ilgili mevzuata uygun olarak gerçekleştirildiğini tespit etmiştir. Mahkeme’nin görüşüne göre, başvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına yapılan müdahale, ulusal güvenlik ve düzensizliğin ve suçun önlenmesi için gerekli olmuştur. Ancak, bu şekilde elde edilen bilgilerin bir disiplin soruşturması bağlamında kullanılması hukuka uygun olmamış ve ilgili mevzuat iki açıdan ihlal edilmiştir: bilgiler toplanma amaçları dışında kullanılmış ve ceza soruşturması sona erdikten sonra 15 günlük süre içinde imha edilmemiştir. Bu davada Mahkeme ayrıca hem cezai hem de disiplin soruşturmalarıyla ilgili olarak, başvuranın, müdahalenin özel hayatına ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkıyla uyumlu olup olmadığının incelenmesini sağlayacak bir iç hukuk yolu bulunmadığına dikkat çekerek, Sözleşme’nin 13. maddesinin (etkili başvuru hakkı) ihlal edildiğine karar vermiştir.

Figueiredo Teixeira / Andorra

8 Kasım 2016

Bu dava, uyuşturucu kaçakçılığı gibi ciddi bir suç işlediğinden şüphelenilen başvuranın telefon görüşmelerinden elde edilen verilerin saklanması ve adli makamlara iletilmesiyle ilgilidir. Başvuran, özellikle, telefon görüşmelerine ilişkin verilerin saklanmasının, özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına haksız bir müdahale teşkil ettiğinden şikâyetçi olmuştur.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Mahkeme özellikle, söz konusu müdahalenin Andorra yasalarında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 87. maddesi ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin 15/2003 sayılı Kanun kapsamında öngörülmüş olması nedeniyle, ön ödemeli cep telefonu kartına sahip bir kişinin bu hükümlerin kendi durumunda uygulanmasını makul bir şekilde bekleyebileceğini tespit etmiştir. Ayrıca Mahkeme, Andorra ceza yargılamasının keyfi eylemlere karşı geniş bir güvence yelpazesi sağladığını, zira bir hâkimin (a batlle) toplanan deliller ve söz konusu suçun ciddiyeti ışığında veri aktarım emrinin gerekliliğini ve orantılılığını değerlendirdiğini kaydetmiştir. Dolayısıyla Mahkeme, mevcut davada, başvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkı ile cezai suçların önlenmesi arasındaki dengeye riayet edildiğini tespit etmiştir.

Dagregorio ve Mosconi / Fransa

30 Mayıs 2017 (kabul edilebilirliğe ilişkin karar)

Başvuranlar, Societe nationale Corse Mediterranee (SNCM) feribotu “Pascal Paoli”nin, şirketin bir finans operatörü tarafından devralınması sırasında işgal edilmesi ve hareketsiz bırakılması eylemlerine katılan iki sendikacıdır. Dava, sonuçları ulusal bilgisayarlı DNA veri tabanına (FNAEG) dahil edilecek olan biyolojik testten geçmeyi reddetmeleriyle ilgiliydi. İlk derece mahkemesinde ve temyizde mahkûm edilen başvuranlar, hukuki noktalara ilişkin bir temyiz başvurusunda bulunmamışlardır.

Mahkeme, başvuruyu iç hukuk yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez ilan etmiştir. Mahkeme, özellikle, başvuranların durumuna uygulanabilir herhangi bir içtihadın yokluğunda, Anayasa Konseyi tarafından verilen bir karar nedeniyle, hukuki noktalara ilişkin bir temyizin etkinliği konusunda şüphe olduğunu vurgulamıştır. Mahkeme, bu nedenle konunun Yargıtay’a sunulması gerektiğini düşünmüştür. Belirli bir temyiz başvurusunun başarıya ulaşma ihtimaline ilişkin şüphelerin olması, söz konusu hukuk yolunun kullanılmaması için yeterli bir sebep değildir.

Aycaguer v. Fransa

22 Haziran 2017

Başvuran, ulusal bilgisayarlı DNA veri tabanına (FNAEG) dahil edilmek üzere biyolojik bir örnek vermesinin emredilmesi ve bu emre uymayı reddetmesinin cezai bir mahkumiyetle sonuçlanması nedeniyle özel hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle Anayasa Konseyi’nin 16 Eylül 2010 tarihinde, FNAEG ile ilgili hükümlerin, diğerlerinin yanı sıra “saklanan dosyanın amacına ve söz konusu suçların niteliğine ve/veya ciddiyetine bağlı olarak bu tür kişisel verilerin saklanma süresinin belirlenmesi” şartıyla, Anayasa’ya uygun olduğu yönünde bir karar verdiğini gözlemlemiştir. Mahkeme, bugüne kadar bu çekinceyle ilgili uygun bir adım atılmadığını ve işlenen suçların niteliği ve ağırlığına bağlı olarak saklama süresinin farklılaştırılmasına yönelik bir hüküm bulunmadığını kaydetmiştir. Mahkeme ayrıca, DNA profillerinin FNAEG’de saklanmasına ilişkin düzenlemelerin, süresi ve verilerin silinememesi nedeniyle ilgili kişilere yeterli koruma sağlamadığına karar vermiştir. Dolayısıyla yönetmelikler, birbiriyle yarışan kamu ve özel çıkarlar arasında adil bir denge kuramamıştır.

Catt / Birleşik Krallık

24 Ocak 2019

Bu dava, yaşam boyu aktivist olan başvuranın, kişisel verilerinin “yerel aşırılık yanlıları” için bir polis veri tabanında toplanması ve saklanması hakkındaki şikâyeti ile ilgilidir.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle başvuran hakkında tutulan verilerin siyasi görüşleriyle ilgili olduğunu ve bu tür bilgilerin özel koruma gerektirdiğini tespit etmiştir. Mahkeme ayrıca, başvuranın yaşını (94) ve şiddet eylemlerinde bulunma geçmişi veya ihtimali olmadığını da dikkate almıştır. Mahkeme ayrıca, başvuran hakkındaki bilgilerin toplanmasının haklı gerekçelere dayandığını, ancak özellikle zaman sınırı gibi güvencelerin eksikliği nedeniyle bu bilgilerin saklanmasının haklı gerekçelere dayanmadığını kaydetmiştir.

Gaughran / Birleşik Krallık

13 Şubat 2020

Bu dava, Kuzey İrlanda’da aşırı alkollü araç kullanmaktan hüküm giymiş bir kişinin kişisel verilerinin (DNA profili, parmak izleri ve fotoğraf) süresiz olarak saklanmasına ilişkin bir şikayetle ilgilidir.

Mahkeme, Birleşik Krallık’ın kabul edilebilir takdir marjını aştığını ve söz konusu alıkoymanın başvuranın özel hayata saygı hakkına orantısız bir müdahale teşkil ettiğini ve demokratik bir toplumda gerekli olarak görülemeyeceğini tespit ederek Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle belirleyici olanın verilerin saklanma süresi değil, belirli güvencelerin yokluğu olduğunun altını çizmiştir. Başvuranın davasında, kişisel verileri, işlediği suçun ciddiyeti, süresiz saklama ihtiyacı ve gerçek bir inceleme olasılığı dikkate alınmaksızın süresiz olarak saklanmıştır. Kullanılan teknolojinin, özellikle fotoğrafların depolanması ve analiz edilmesiyle ilgili olarak, bu davada yerel mahkemeler tarafından değerlendirilenden daha sofistike olduğunun gösterildiğine dikkat çeken Mahkeme, başvuranın verilerinin saklanmasının, çatışan kamu ve özel çıkarlar arasında adil bir denge kuramadığını düşünmektedir.

Algirdas Butkevičius / Litvanya

14 Haziran 2022

Bu dava, o dönemde Litvanya Başbakanı olan başvuran ile bir belediye başkanı arasında geçen ve bölge planlamasıyla bağlantılı olası bir yolsuzluk soruşturması sırasında gizlice kaydedilen ve Litvanya Parlamentosu’nun (Seima’s) Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu’nun bir oturumunda kamuoyuna açıklanan bir telefon görüşmesiyle ilgilidir. Başvuran, Devlet yetkililerinin telefon konuşmasını medyaya ifşa ederek özel yaşam ve haberleşme hakkını ihlal ettiğinden şikayetçi olmuştur. Özellikle savcının ve Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu’nun bu bilgileri, yasaların gerektirdiği şekilde korumadıklarını ileri sürmüştür.

Mahkeme, başvuranla ilgili olarak Sözleşme’nin 8. maddesinin (özel hayata ve haberleşmeye saygı hakkı) ihlal edilmediğine karar vermiş, telefon konuşmasının ifşa edilmesiyle meslektaşları arasındaki itibarı zedelenmiş olsa bile, bunun orantısız derecede etkilendiğini gösteren kanıtlar bir yana, olgusal gerekçeler bulunmadığını tespit etmiştir. Mahkeme, özellikle, başvuranın, telefon konuşmasının medya tarafından ifşa edilmesinin özel hayatı üzerindeki somut ve elle tutulur etkilerine işaret etmediğini, dahası, herhangi bir suçtan mahkûm edilmediğini ve Kamu Görevlileri Etik Komisyonu’nun konuşmada uygunsuz bir şey olmadığını tespit ettiğini kaydetmiştir. Ayrıca, olası siyasi yolsuzluk vakalarında kamu denetiminin önemini bir kez daha vurgulamıştır.

Haščák / Slovakya

23 Haziran 2022

Bu dava, 2005 ve 2006 yıllarında Slovak İstihbarat Servisi (SIS) tarafından gerçekleştirilen bir izleme operasyonu (“Goril operasyonu”) ve bu operasyonla elde edilen istihbarat materyalleri ile ilgilidir. Etkili bir finans grubuyla ilişkili tanınmış bir iş adamı ve Zoltan Varga / Slovakya davasında (20 Temmuz 2021 tarihli karar) başvuranın iş ortağı olan başvuran, özellikle, 2000’li yılların ortalarında Bratislava Bölge Mahkemesi tarafından verilen iki izleme kararının uygulanmasının etkili bir şekilde denetlenmediğinden ve gözden geçirilmediğinden, yürürlükteki çerçevenin izleme tedbirlerinden rastgele etkilenen bireylere hiçbir koruma sağlamadığından ve istihbarat materyallerinin saklanmasına uygulanan iç kuralların yetersiz olduğundan şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, iki arama emrinin uygulanması ve analitik materyalin saklanmasıyla ilgili olarak Sözleşme’nin 8. maddesinin (özel hayata saygı hakkı) ihlal edildiğine karar vermiştir. İlk olarak, başvuranın 8. madde kapsamındaki şikayetlerinin önemli ölçüde aynı olduğunu ve Zoltan Varga davasında incelenenle aynı olgusal ve usuli arka plandan kaynaklandığını belirtmiştir. Her ne kadar hukukta bir dayanak olsa da Mahkeme özellikle operasyonda çok sayıda eksiklik olduğunu gözlemlemiştir; bu eksikliklerden bazıları Bay Varga’nın şikayetleri ve eylemlerine cevaben ulusal düzeyde kabul edilmiştir. Her ne kadar yerel mahkemeler başvuranın bireysel davasında bu tür bir tespitte bulunmamış olsalar da bu tespitler başvuranın davasının değerlendirilmesiyle ilgilidir. Mahkeme, Zoltan Varga davasında olduğu gibi, izleme emirlerini uygularken SIS’in pratikte sınırsız yetkiye varan bir takdir yetkisine sahip olduğunu ve bu takdir yetkisinin hukukun üstünlüğünün gerektirdiği gibi keyfi müdahalelere karşı bir koruma önlemi ile desteklenmediğini yinelemiştir. Dahası, bu durum, başvuranın iki arama emrinden ilki kapsamındaki izlemenin hedefinin kendisi olmadığı tartışmasız gerçeği, yasanın izleme tedbirlerinden rastgele etkilenen kişilere hiçbir koruma sağlamadığı yönündeki tartışmasız argümanı ışığında ve 2018’de ele geçirilen ve muhtemelen SIS kaynaklı olan ses kaydının pratik ve usuli statüsüne ilişkin temel belirsizlik nedeniyle daha da kötüleşmiştir. Mahkeme son olarak, daha önce Zoltân Varga davasında, izleme operasyonunda elde edilen analitik materyalin saklanmasının, dış denetim olmaksızın gizli kurallara tabi olduğuna karar verdiğini kaydetmiştir. Bu nedenle saklama işlemi hukuka uygun olmamıştır. Mahkeme bu durumun mevcut davada da geçerli olduğuna karar vermiştir.

Diğerlerinin yanı sıra bkz.: Caruana / Malta 15 Mayıs 2018 (kabul edilebilirliğe ilişkin karar), P.N. / Almanya (no. 74440/17) 11 Haziran 2020

Sağlık Bağlamında

Chave née Jullien / Fransa

9 Temmuz 1991 (Avrupa İnsan Hakları Komisyonu kararı[12])

Bu dava, başvuranın zorunlu yerleştirilmesine ilişkin bilgilerin bir psikiyatri hastanesi kayıtlarında saklanmasıyla ilgilidir ve bu durumun hukuka aykırılığı Fransız mahkemeleri tarafından kabul edilmiştir. Başvuran, özellikle, bir psikiyatri kurumuna kapatılmasıyla ilgili bilgilerin merkezi bir kayıtta bulunmaya devam etmesinin özel hayatına müdahale teşkil ettiğini düşünmekte ve bu tür bilgilerin bu tür merkezi kayıtlardan çıkarılmasını istemektedir.

Komisyon, başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez ilan etmiştir. Komisyon, özellikle, akıl hastalarına ilişkin bilgilerin kaydedilmesinin, sadece kamu hastane hizmetlerinin etkin bir şekilde yürütülmesini sağlamaya yönelik meşru menfaate değil, aynı zamanda, özellikle zorunlu yerleştirme durumlarında, hastaların haklarını korumaya yönelik meşru menfaate de hizmet ettiğini gözlemlemiştir. Mevcut davada Komisyon, diğer hususların yanı sıra, söz konusu bilgilerin uygun gizlilik kuralları ile korunduğunu kaydetmiştir. Buna ek olarak, bu belgeler merkezi kayıtlarla bir tutulamazdı ve hiçbir şekilde kamuya açık değildi, sadece kurum dışından ayrıntılı olarak listelenmiş kişi kategorileri tarafından erişilebilirdi. Bu nedenle Komisyon, başvuranın maruz kaldığı müdahalenin, izlenen meşru amaçla, yani sağlığın korunmasıyla orantısız olduğuna karar verememiştir.

L.L. / Fransa (no. 7508/02)

10 Ekim 2006

Başvuran, özellikle, boşanma davası bağlamında, kendi rızası olmadan ve bu konuda bir tıbbi uzman atanmadan, tıbbi kayıtlarındaki belgelerin mahkemelere sunulmasından ve mahkemeler tarafından kullanılmasından şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, başvuranın özel hayatına yapılan müdahalenin, kişisel verilerin korunmasının temel önemi göz önünde bulundurulduğunda, haklı gerekçelere dayanmadığını tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, Fransız mahkemelerinin kararlarını desteklemek için itiraz edilen tıbbi rapora yalnızca ikincil bir temelde atıfta bulunduklarını ve bu nedenle, bu rapor olmadan da aynı sonuca varabileceklerinin görüldüğünü gözlemlemiştir. Mahkeme ayrıca, tarafların özel hayatlarına ilişkin verilerin bu tür davalarda kullanılmasına ilişkin olarak iç hukukun yeterli güvence sağlamadığını, dolayısıyla bu tür tedbirlerin gerekliliğine ilişkin sıkı bir inceleme yapılması ihtiyacını haklı çıkardığını kaydetmiştir.

Drelon / Fransa

8 Eylül 2022

Bkz. yukarıda, “Kişisel verilerin toplanması”, “Cinsel yönelimi yansıtan veriler”.

Ayrıca, yakın zamanda bkz: Mockute/Litvanya 27 Şubat 2018

Sosyal Sigorta İşlemleri

Vukota-Bojić / İsviçre

18 Ekim 2016

Başvuran bir trafik kazası geçirmiş ve sonrasında malulen emeklilik talebinde bulunmuştur. Maluliyet aylığının miktarı konusunda sigortacısıyla yaşadığı anlaşmazlığın ve yıllar süren davaların ardından sigortacısı, durumu hakkında ek kanıtlar elde etmek amacıyla başvuranın yeni bir tıbbi muayeneden geçmesini talep etmiştir. Kadın bunu reddedince, sigortacı özel dedektifler tutarak kadını gizlice izlemeye almıştır. Elde ettikleri kanıtlar daha sonraki mahkeme işlemlerinde kullanılmış ve bu da başvuru sahibinin yardımlarının azaltılmasıyla sonuçlanmıştır. Başvuran, gözetimin özel hayata saygı hakkını ihlal ettiğinden ve yargılamada kabul edilmemesi gerektiğinden şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme özellikle, davalı sigorta şirketinin İsviçre hukukuna göre bir kamu otoritesi olarak kabul edilmesi nedeniyle, sigortacının eylemlerinin Sözleşme kapsamında devletin sorumluluğunu gerektirdiğini tespit etmiştir. Ayrıca, müfettişlerin verileri sistematik bir şekilde toplaması ve saklaması ve belirli bir amaç için kullanması nedeniyle, kamuya açık yerlerde gerçekleştirilmiş olsa bile, gizli izleme kararının başvuranın özel hayatına müdahale ettiğine karar vermiştir. Ayrıca, gözetim yasayla öngörülmemişti, çünkü dayandığı İsviçre yasalarının hükümleri yeterince kesin değildi. Özellikle, gözetimin ne zaman ve ne kadar süreyle yapılabileceği ve gözetim yoluyla elde edilen verilerin nasıl saklanacağı ve bunlara nasıl erişileceği açık bir şekilde düzenlenmemiştir. Mahkeme ayrıca, başvuranın sigortacısına karşı açtığı davada izleme delillerinin kullanılmasının yargılamayı adil olmaktan çıkarmadığını tespit etmiş ve bu nedenle Sözleşme’nin 6. maddesinin (adil yargılanma hakkı) ihlal edilmediğine karar vermiştir. Bu bağlamda, özellikle başvurana izleme yoluyla elde edilen delillere itiraz etmesi için adil bir fırsat verildiğini ve İsviçre mahkemesinin bu delillerin neden kabul edilmesi gerektiğine ilişkin gerekçeli bir karar verdiğini kaydetmiştir.

Mehmedovic / İsviçre

11 Aralık 2018 (kabul edilebilirliğe ilişkin karar)

Bu dava, sigortalı bir kişinin (ilk başvuran) ve dolaylı olarak eşinin, bir kaza sonrasında yaptığı tazminat talebinin haklı olup olmadığını tespit etmek amacıyla, bir sigorta şirketinin müfettişleri tarafından kamuya açık alanlarda izlenmesi ile ilgilidir.

Mahkeme, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. İlk olarak, sigorta şirketinin kamuya açık bir yerden yürüttüğü ve ilk başvuranın hareketliliğini tespit etmekle sınırlı olan soruşturmalarının yalnızca sigortacının maddi haklarını korumayı amaçladığını kaydetmiştir. Bu bağlamda, Mahkeme, yerel mahkemelerin, sigortacının, başvuranın kişilik haklarına müdahalenin yasal olduğu anlamına gelen ağır basan bir menfaati olduğunu tespit ettiğine karar vermiştir. İkinci olarak, Mahkeme, ikinci başvuranla ilgili olarak tesadüfen toplanan ve soruşturmayla ilgisi olmayan seyrek bilgilerin, hiçbir şekilde sistematik veya sürekli veri toplama teşkil etmediğini kaydetmiştir.

Mahkeme’nin görüşüne göre, bu nedenle, bu başvuranın özel hayatına herhangi bir müdahale olmamıştır.

Gizli Kayıtlarda Saklama

Leander / İsveç

23 Mart 1987

Bu dava, bir marangozun işe alımında gizli bir polis dosyasının kullanılmasıyla ilgilidir. Karlskrona’da, askeri güvenlik bölgesinin yanında bulunan Deniz Müzesi’nde geçici olarak çalışan başvuran, uzun bir süre önce sendikal faaliyetleriyle ilgili verilerin depolanmasından şikayetçi olmuş ve bu durumun söz konusu işten dışlanmasına yol açtığını iddia etmiştir. Başvuran, kişisel veya siyasi geçmişinde, kendisini Güvenlik Dairesi’nin kayıtlarına kaydetmeyi ve “güvenlik riski” olarak sınıflandırmayı gerektirecek hiçbir şey olmadığını iddia etmiştir.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Özellikle hem gizli bir sicile kaydedilmenin hem de bir bireyin özel hayatına ilişkin bilgilerin açıklanmasının Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamına girdiğini kaydeden Mahkeme, demokratik bir toplumda, istihbarat servislerinin varlığının ve verilerin saklanmasının yasal olabileceğini ve düzensizliğin veya suçun önlenmesi veya ulusal güvenliğin korunması gibi meşru amaçlar gütmesi koşuluyla vatandaşların çıkarlarına üstün gelebileceğini hatırlatmıştır. Bu davada Mahkeme, İsveç personel kontrol sisteminde yer alan güvencelerin Sözleşme’nin 8. maddesinin gerekliliklerini karşıladığını ve İsveç Hükümeti’nin ulusal güvenliğinin çıkarlarının başvuranın bireysel çıkarlarından üstün olduğunu düşünme hakkına sahip olduğunu tespit etmiştir.

Rotaru / Romanya

4 Mayıs 2000 (Büyük Daire)

Aşağıdaki “Kişisel verilerin silinmesi veya yok edilmesi” bölümüne bakınız.

Turek / Slovakya

14 Şubat 2006

Aşağıdaki “Kişisel verilere erişim” bölümüne bakınız.

Vergi Bilgileri

L.B. / Macaristan (no. 36345/16) 

9 Mart 2023 (Büyük Daire)

Bu dava, borçlu olan vergi mükelleflerinin kişisel verilerinin yayınlanmasına ilişkin Macar yasama politikası ile ilgilidir. Başvuran, özellikle adının ve ev adresinin, ilgili vergi mevzuatında 2006 yılında yapılan bir değişiklik uyarınca vergi makamlarının internet sitesinde “büyük vergi borçluları” listesinde yayınlandığından şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme özellikle, değiştirilen yayın planının sistematik olduğunu ve vergi disiplininin sağlanmasındaki kamu yararı ile bireyin mahremiyet hakları arasında herhangi bir tartım yapılmadığını tespit etmiştir. Ayrıca, Parlamento, önceki yayın planlarını ve bunların vergi mükellefleri üzerindeki etkilerini değerlendirmemiş veya 2006’da değiştirilen planın ek değerinin ne olacağını yansıtmamıştır. Ayrıca, verilerin korunması, vergi borçlusunun ev adresinin halk tarafından kötüye kullanılması riski veya internetin dünya çapındaki erişimi çok az dikkate alınmış veya hiç dikkate alınmamıştır. Bu nedenle Mahkeme, davalı Devlet’in bu tür konularda karar verme konusundaki geniş takdir yetkisine rağmen, Macar yasama organının değiştirilmiş yayın planını yürürlüğe koyma gerekçelerinin, ilgili olmasına rağmen, başvuranın haklarına yapılan müdahalenin “demokratik bir toplumda gerekli” olduğunu göstermek için yeterli olduğu konusunda tatmin olmamıştır.

Bekleyen Başvuru

Casarini / İtalya (no. 25578/11)

İtalyan Hükümetine 8 Şubat 2021 tarihinde iletilen başvuru bu dava, Vergi Mükellefleri Bilgi Servisi (Servizio per le informazioni sul contribuente – Ser.P.I.Co.) veri tabanında saklanan kişisel verilere erişimin kötüye kullanılmasına karşı yeterli güvencelerin bulunmadığı iddiasıyla ilgilidir.

Mahkeme, başvuruyu İtalyan Hükümetine bildirmiş ve taraflara Sözleşme’nin 8. maddesi ve 35. maddesi (kabul edilebilirlik kriterleri) kapsamında sorular yöneltmiştir.

Telekomünikasyon Hizmet Sağlayıcılarının Verileri

Brever / Germanv

30 Ocak 2020

Alman Telekomünikasyon Kanunu’nda 2004 yılında yapılan değişiklikler uyarınca şirketler, daha önce zorunlu olmayan ön ödemeli SIM kart kullanıcıları da dahil olmak üzere tüm müşterilerinin kişisel bilgilerini toplamak ve saklamak zorundaydı. Sivil özgürlükler aktivistleri ve Devlet gözetimini eleştirenler olan başvuranlar, bu tür kartların kullanıcılarıydı ve bu nedenle telefon numaraları, doğum tarihleri, adları ve adresleri gibi kişisel bilgilerini hizmet sağlayıcılarına kaydettirmek zorundaydılar. Bu kişiler, ön ödemeli SIM kart kullanıcıları olarak kişisel verilerinin saklanmasından şikâyetçi olmuşlardır.

Mahkeme, genel olarak, Almanya’nın ilgili yasayı uygularken, ulusal güvenliği korumak ve suçla mücadele etmek gibi meşru amaçlara ulaşmak için gerekli araçları seçerken sahip olduğu takdir yetkisinin sınırlarını (“takdir marjı”) aşmadığını ve başvuranların kişisel verilerinin saklanmasının orantılı ve “demokratik bir toplumda gerekli” olduğunu tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Dolayısıyla, Sözleşme ihlal edilmemiştir. Mahkeme özellikle, ön ödemeli SIM kart kullanıcıları olarak başvuranların isim ve adreslerinin toplanmasının haklarına sınırlı bir müdahale teşkil ettiğini değerlendirmiştir. Bununla birlikte, söz konusu kanunun ek güvencelere sahip olduğunu ve kişilerin yetkililerin veri taleplerini incelemek ve gerekirse yasal tazminat talep etmek için bağımsız veri denetim organlarına başvurabileceğini kaydetmiştir.

Kişisel Verilerin İfşa Edilmesi

/ Finlandiya (no. 22009/93)

25 Şubat 1997

Bu dava, başvuranın HIV-pozitif olduğunun kocasına karşı yürütülen ceza yargılamasında ifşa edilmesiyle ilgilidir.

Mahkeme, Temyiz Mahkemesi’nin karar metninde başvuranın kimliğinin ve HIV enfeksiyonunun ifşa edilmesinin basına açıklanmasının herhangi bir mantıklı gerekçeyle desteklenmediğini ve dolayısıyla söz konusu bilgilerin yayınlanmasının başvuranın özel ve aile hayatına saygı hakkının ihlaline yol açtığını tespit ederek Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, sağlık verilerinin gizliliğine saygı gösterilmesinin, Sözleşme’ye taraf olan tüm Sözleşmeci Tarafların hukuk sistemlerinde hayati bir ilke olduğunu ve yalnızca hastanın mahremiyet duygusuna saygı göstermek için değil, aynı zamanda tıp mesleğine ve genel olarak sağlık hizmetlerine olan güvenini korumak için de çok önemli olduğunu kaydetmiştir. Bu nedenle iç hukuk, kişisel sağlık verilerinin Sözleşme’nin 8. maddesindeki güvencelere aykırı olabilecek şekilde iletilmesini veya ifşa edilmesini önlemek için uygun güvenceleri sağlamalıdır.

M.S. / İsveç (no. 20837/92)

27 Ağustos 1997

Bu dava, bir klinik tarafından başvurana uygulanan kürtajla ilgili bilgileri içeren tıbbi kayıtların bir sosyal güvenlik kurumuna iletilmesiyle ilgilidir.

Mahkeme, başvuranın tıbbi kayıtlarının klinik tarafından sosyal güvenlik kurumuna iletilmesi için ilgili ve yeterli nedenler bulunduğunu ve söz konusu tedbirin, sosyal güvenlik kurumunun başvurana iş kazası tazminatı verilmesine ilişkin koşulların yerine getirilip getirilmediğini belirlemesini sağlayarak ülkenin ekonomik refahını korumak gibi izlenen meşru amaçla orantısız olmadığını tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Ayrıca, itiraz edilen tedbir önemli sınırlamalara tabi tutulmuş ve kötüye kullanıma karşı etkili ve yeterli güvenceler getirilmiştir.

Peck / Birleşik Krallık

28 Ocak 2003

Bu dava, yerel belediye tarafından yerleştirilen kapalı devre televizyon (CCTV) kamerası tarafından bir sokakta çekilen ve başvuranın bileklerini kestiğini gösteren görüntülerin medyaya ifşa edilmesiyle ilgilidir.

Mahkeme, görüntülerin Belediye Meclisi tarafından ifşa edilmesinin yeterli güvencelerle desteklenmediğini ve başvuranın özel hayatına Sözleşme’nin 8. maddesini ihlal edecek şekilde orantısız ve haksız bir müdahale teşkil ettiğini tespit etmiştir. Mahkeme, özellikle, bu davanın koşullarında, Konsey’in başvuranın rızasını almadan veya kimliğini gizlemeden görüntülerden kareleri kamuoyuna doğrudan açıklamasını haklı kılacak veya Konsey’in bu tür bir gizlemenin medya tarafından yapılmasını mümkün olduğunca sağlamak için adımlar atmadan medyaya açıklamasını haklı kılacak ilgili veya yeterli nedenlerin bulunduğunu tespit etmemiştir. Suçu önleme amacı ve ifşaatların bağlamı, mevcut davada bu açılardan özel bir inceleme ve özen gerektirmiştir. Mahkeme ayrıca, başvuranın özel hayatına saygı hakkının ihlali ile ilgili olarak etkili bir başvuru yolunun bulunmadığını tespit ederek, 8. madde ile okunan Sözleşme’nin 13. maddesinin (etkili başvuru hakkı) ihlal edildiğine karar vermiştir.

Panteleyenko / Ukrayna

29 Haziran 2006

Başvuran, özellikle, ruhsal durumu ve psikiyatrik tedavisine ilişkin gizli bilgilerin bir mahkeme duruşmasında ifşa edilmesinden şikâyetçi olmuştur.

Mahkeme, bir psikiyatri hastanesinden başvuranın ruhsal durumu ve ilgili tıbbi tedavisine ilişkin gizli bilgilerin alınmasının ve bunların kamuya açık bir duruşmada ifşa edilmesinin, başvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına bir müdahale teşkil ettiğini tespit etmiştir. Mahkeme, özellikle söz konusu ayrıntıların davanın sonucunu etkileyemeyeceğini, ilk derece mahkemesinin bilgi talebinin gereksiz olduğunu, çünkü bilgilerin “bir soruşturma, yargılama öncesi soruşturma veya yargılama için önemli” olmadığını ve bu nedenle 2000 tarihli Psikiyatrik Tıbbi Yardım Yasası’nın amaçları bakımından hukuka aykırı olduğunu belirterek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

Armonas / Litvanya ve Biriuk / Litvanya

25 Kasım 2008

2001 yılında Litvanya’nın en büyük günlük gazetesi, Litvanya’nın ücra bir köşesinde AIDS tehdidiyle ilgili bir makaleyi baş sayfasından yayınladı. Özellikle, bir AIDS merkezi ve bir hastanedeki sağlık personelinin, başvuranların HIV pozitif olduğunu doğruladıkları belirtilmiştir. “Kötü şöhretli bir şekilde önüne gelenle yatan” olarak tanımlanan ikinci başvuranın, birinci başvurandan iki gayrimeşru çocuğu olduğu da söylenmiştir.

Mahkeme, başvuranlara verilen tazminatlara uygulanan düşük tavan nedeniyle Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Özellikle, gazeteye göre, başvuranların hastalığına ilişkin bilgilerin sağlık personeli tarafından teyit edilmiş olmasından endişe duyan Mahkeme, iç hukukun hasta gizliliğini korumasının ve kişisel verilerin ifşa edilmesini engellemesinin, özellikle de bu tür ifşaatların başkalarının gönüllü olarak HIV testi yaptırma ve uygun tedaviyi arama istekliliği üzerindeki olumsuz etkisi göz önünde bulundurulduğunda, çok önemli olduğunu gözlemlemiştir.

Avilkina ve Diğerleri / Rusya[13]

6 Haziran 2013

Başvuranlar, dini bir örgüt olan Yehova’nın Şahitlerinin Rusya’daki İdari Merkezi ve üç Yehova’nın Şahididir. Başvuranlar özellikle, devlet hastanelerinde kaldıkları süre boyunca kan nakli olmayı reddetmelerinin ardından tıbbi dosyalarının Rus savcılık makamlarına ifşa edilmesinden şikayetçi olmuşlardır. Başvuran örgütün faaliyetlerinin yasallığına ilişkin bir soruşturmayla bağlantılı olarak, savcılık makamları tüm Petersburg hastanelerine Yehova Şahitlerinin kan naklini reddettiklerini bildirmeleri talimatını vermiştir.

Mahkeme, başvuran dini örgüt ve diğer üç başvurandan biri bakımından, başvuranın tıbbi dosyalarının ifşa edilmemiş olması ve bu durumun taraflarca ihtilaf konusu edilmemesi nedeniyle, başvurunun kabul edilemez (kişi bakımından bağdaşmaz) olduğuna karar vermiştir. Mahkeme ayrıca, diğer iki başvuranla ilgili olarak Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, onlar hakkındaki gizli tıbbi bilgilerin ifşa edilmesine yönelik acil bir toplumsal ihtiyaç bulunmadığını tespit etmiştir. Ayrıca, savcının soruşturmayı yürütürken kullandığı, gizli bilgilerin herhangi bir ön uyarı veya itiraz fırsatı olmaksızın ifşa edilmesini içeren yöntemlerin, başvuranlar için bu kadar baskıcı olması gerekmezdi. Bu nedenle yetkililer, bir yandan başvuranların özel hayatlarına saygı gösterilmesi hakkı ile diğer yandan savcının kamu sağlığını koruma amacı arasında adil bir denge kurmak için hiçbir çaba sarf etmemiştir.

Ayrıca bkz: Y.Y. / Rusya (no. 40378/06), 23 Şubat 2016 tarihli karar[14].

Radu / Moldova Cumhuriyeti

15 Nisan 2014

Polis Akademisi’nde öğretim görevlisi olan başvuran, devlete ait bir hastanenin kendisi hakkındaki tıbbi bilgileri işverenine ifşa etmesinden şikâyetçi olmuştur. Söz konusu bilgiler başvuranın iş yerinde geniş çapta yayılmış ve kısa bir süre sonra başvuran stres nedeniyle düşük yapmıştır. Başvuran, hastane ve Polis Akademisi aleyhine açtığı davalarda başarısız olmuştur.

Mahkeme, başvuranın şikâyet ettiği özel hayata saygı hakkının kullanılmasına yönelik müdahalenin 8. madde anlamında “hukuka uygun” olmadığını tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

Sõro / Estonya

3 Eylül 2015

Bu dava, başvuranın Sovyet döneminde SSCB Devlet Güvenlik Komitesi’nde (KGB) şoför olarak çalıştığına dair bilgilerin 2004 yılında Estonya Devlet Gazetesi’nde yayınlanmasına ilişkin şikayetiyle ilgilidir.

Mahkeme, başvuranın durumunda bu tedbirin hedeflenen amaçlarla orantısız olduğunu tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, ilgili ulusal mevzuat uyarınca, eski güvenlik hizmetlerinin tüm çalışanları hakkındaki bilgilerin – başvuranın davasında olduğu gibi sürücüler de dahil olmak üzere – yerine getirdikleri özel işleve bakılmaksızın yayınlandığını kaydetmiştir. Ayrıca, İfşa Yasası Estonya’nın bağımsızlığını ilan etmesinden üç buçuk yıl sonra yürürlüğe girmiş olsa da güvenlik hizmetlerinin eski çalışanları hakkındaki bilgilerin yayınlanması birkaç yıla yayılmıştır. Başvuranın durumunda, söz konusu bilgiler ancak 2004 yılında, Estonya’nın bağımsızlığını ilan etmesinden neredeyse 13 yıl sonra yayımlanmıştır ve ilanın yayımlandığı tarihte başvuranın oluşturduğu olası tehdide ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Son olarak, İfşa Yasası’nın kendisi başvuranın istihdamına herhangi bir kısıtlama getirmemiş olsa da başvuranın ifadelerine göre, iş arkadaşları tarafından alaya alınmış ve işinden ayrılmaya zorlanmıştır. Mahkeme, Yasa ile böyle bir sonuç amaçlanmamış olsa bile, bunun yine de başvuranın özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin ne kadar ciddi olduğunu gösterdiğini düşünmüştür.

Satakunnan Markkinapörssi Oy ve Satamedia Oy / Finlandiya

27 Haziran 2017 (Büyük Daire)

İki şirketin 1.2 milyon kişinin kişisel vergi bilgilerini yayınlamasının ardından, yerel makamlar kişisel verilerin bu şekilde toptan yayınlanmasının veri koruma kanunları kapsamında hukuka aykırı olduğuna karar vermiş ve gelecekte bu tür toplu yayınları yasaklamıştır. Şirketler, bu yasağın ifade özgürlüğü haklarını ihlal ettiğinden şikâyetçi olmuşlardır.

Büyük Daire, ikiye karşı on beş oyla, Sözleşme’nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğü) ihlal edilmediğine karar vermiştir. Daire, özellikle yasağın şirketlerin ifade özgürlüğüne müdahale ettiğini kaydetmiştir. Ancak, yasaya uygun olduğu, bireylerin mahremiyetini korumak gibi meşru bir amaç güttüğü ve mahremiyet hakkı ile ifade özgürlüğü arasında adil bir denge kurduğu için 10. maddeyi ihlal etmemiştir. Bu davada Büyük Daire, yerel mahkemelerin vergi verilerinin toplu olarak toplanması ve toptan yayılmasının kamu yararına bir tartışmaya katkıda bulunmadığı ve yalnızca gazetecilik amaçlı olmadığı sonucuna katılmıştır.

Ayrıca bkz.: Samoylova V. Rusya, 14 Aralık 2021 tarihli karar[15].

Standard Verlagsgesellschaft mbH / Avusturya (No. 3)

7 Aralık 2021

Bu dava, başvuran medya şirketinin Der Standard gazetesinin web sitesi olan “Der Standard.at” sitesine yorum gönderen kayıtlı kullanıcıların kayıt bilgilerini açıklamasına yönelik mahkeme kararlarıyla ilgilidir. Bu karar, siyasetçileri yolsuzluk ya da neo-Nazilerle ilişkilendirdiği iddia edilen yorumların ardından alınmış ve başvuran şirket bu yorumları kaldırmış ancak yorum yapanların bilgilerini açıklamayı reddetmiştir.

Mahkeme, söz konusu mahkeme kararlarının demokratik bir toplumda gerekli olmadığını tespit ederek, mevcut davada Sözleşme’nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğü) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, kullanıcı verilerinin “gazetecilik kaynakları” korumasından yararlanmadığını ve çevrimiçi anonimlik için mutlak bir hak olmadığını tespit etmiştir. Bununla birlikte, yerel mahkemeler, davacıların menfaatleri ile başvuran şirketin, Sözleşme’nin 10. Maddesi kapsamındaki fikir ve bilgi alışverişinin serbestçe yapılmasına yardımcı olmak amacıyla kullanıcılarını anonim tutma konusundaki menfaatlerini dengelememiştir.

Y.G. / Rusya (no. 8647/12[16])

30 Ağustos 2022

Bu dava, HlV-pozitif olan ve hepatit hastası olan başvuranın sağlık verilerinin bir markette satışa sunulan bir veri tabanında toplanmasıyla ilgilidir. Başvuran, kolluk kuvvetlerinin kendisine ait sağlık verilerini hukuka aykırı bir şekilde topladığını, sakladığını ve bir veri tabanına girdiğini ve verilerinin gizliliğini sağlamadığını ve ifşa edilmelerine ilişkin etkili bir soruşturma yürütmediğini ileri sürmüştür.

Mahkeme, Rus makamlarının, başvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına yeterli koruma sağlama konusundaki pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediklerini tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme özellikle, veri tabanındaki adli sicil kayıtları ve uygulanan önleyici tedbirler gibi verilerin çoğuna yalnızca yetkililerin erişebildiğinin tartışmasız olduğunu ve geçmişte, başvuran aleyhindeki cezai kovuşturmalar bağlamında, sorumlu soruşturmacının Bulaşıcı Hastalıklar Hastanesi’nden başvuranın sağlık durumu hakkında bilgi istediğini kaydetmiştir. İçişleri Bakanlığı’nın veri tabanını derleyip derlemediği tartışmalı olsa da dava bağlamında, söz konusu verilere erişimi olan Devlet yetkililerinin gizlilik ihlalini önlemede başarısız olmasından başka bir açıklama yoktur. Sonuç olarak, bu veriler kamuya açık hale gelmiş ve böylece davalı Devletin sorumluluğuna gitmiştir. Bu büyük gizlilik ihlalinin koşulları hiçbir zaman aydınlatılmamıştır. Bu bağlamda Mahkeme, sağlık verilerinin iletilmesini ve ifşa edilmesini önlemek için uygun tedbirlerin önemini defalarca vurguladığını hatırlatmıştır.

Kişisel Verilere Erişim

Gaskin / Birleşik Krallık

7 Temmuz 1989

Çocukken bakım altına alınmış olan başvuran, reşit olduğunda, kişisel sorunlarının üstesinden gelebilmek için geçmişi hakkında bilgi edinmek istemiştir. Gizli bilgiler içerdiği gerekçesiyle dosyasına erişimi reddedilmiştir.

Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiş ve izlenen usullerin, başvuranın özel ve aile hayatına, bu maddenin gerektirdiği şekilde saygı gösterilmesini güvence altına almadığını tespit etmiştir. Mahkeme özellikle, başvuranın durumundaki kişilerin, çocukluklarını ve erken gelişimlerini bilmek ve anlamak için gerekli bilgileri alma konusunda Sözleşme tarafından korunan hayati bir menfaatleri olduğunu kaydetmiştir. Öte yandan, kamu kayıtlarının gizliliğinin objektif ve güvenilir bilgi edinmek için önemli olduğu ve bu gizliliğin üçüncü kişilerin korunması için de gerekli olabileceği unutulmamalıdır. İkinci açıdan, kayıtlara erişimi katkıda bulunanın rızasına bağlı kılan İngiliz sistemi gibi bir sistem, Devletin takdir marjı dikkate alındığında, ilke olarak 8. Madde kapsamındaki yükümlülüklerle uyumlu kabul edilebilir. Ancak Mahkeme, böyle bir sistemde, kayıtlara katkıda bulunan bir kişinin mevcut olmaması ya da uygunsuz bir şekilde rıza göstermeyi reddetmesi halinde, özel ve aile hayatına ilişkin kayıtlara erişmek isteyen bireyin menfaatlerinin güvence altına alınması gerektiğini değerlendirmiştir. Böyle bir sistem, ancak kayıtlara katkıda bulunan kişinin cevap vermemesi veya rıza göstermemesi durumunda erişimin sağlanıp sağlanmayacağına bağımsız bir makamın karar vermesini öngörüyorsa orantılılık ilkesine uygundur. Mevcut davada başvuran için böyle bir usul mevcut değildir.

Odièvre / Fransa

13 Şubat 2003 (Büyük Daire)

Başvuran, doğumunda öz annesi tarafından terk edilmiş ve Sağlık ve Sosyal Güvenlik Dairesi’ne bırakılmıştır. Başvuran, öz ailesini tanımlayan bilgileri elde edemediğinden şikâyetçi olmuş ve özellikle bunu yapamamasının, kendisini yaşam öyküsünü yeniden oluşturma şansından mahrum bıraktığı için kendisine büyük zarar verdiğini söylemiştir.

Büyük Daire kararında Mahkeme, doğumun ve özellikle de bir çocuğun doğduğu koşulların, Sözleşme’nin 8. Maddesi ile güvence altına alınan çocuğun ve daha sonra yetişkinin özel hayatının bir parçasını oluşturduğunu kaydetmiştir. Mevcut davada, özellikle başvuranın annesi ve doğal ailesi hakkında, üçüncü tarafların menfaatlerinin korunmasını sağlarken, köklerinin bir kısmının izini sürmesine olanak tanıyan, tanımlayıcı olmayan bilgilere erişiminin sağlandığını gözlemleyerek, 8. maddenin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Buna ek olarak, 2002 yılında yürürlüğe giren son mevzuat, gizlilikten feragat edilmesine ve biyolojik kökenler hakkında bilgi aramayı kolaylaştırmak için özel bir organ kurulmasına olanak sağlamıştır. Başvuran, annesinin korunma ihtiyacı ile başvuranın meşru talebinin adil bir şekilde uzlaştırılmasını sağlamak için annesinin rızasının alınmasına tabi olarak, annesinin kimliğinin açıklanmasını talep etmek için artık bu mevzuatı kullanabilir. Dolayısıyla Fransız mevzuatı, çatışan menfaatler arasında bir denge kurmaya ve yeterli orantıyı sağlamaya çalışmıştır.

Roche / Birleşik Krallık

19 Ekim 2005 (Büyük Daire)

Başvuran 1960’ların sonunda İngiliz Ordusu’ndan terhis edilmiştir. 1980’lerde yüksek tansiyon geliştirmiş ve daha sonra hipertansiyon, bronşit ve bronşiyal astımdan muzdarip olmuştur. Başvuran, malul olarak kaydedilmiş ve sağlık sorunlarının, 1960’larda Porton Down Kışlası’nda (İngiltere) İngiliz Silahlı Kuvvetleri himayesinde gerçekleştirilen hardal ve sinir gazı testlerine katılmasının bir sonucu olduğunu ileri sürmüştür. Başvuran özellikle, bu testlere katılımı sırasında maruz kaldığı herhangi bir risk değerlendirmesine olanak tanıyacak tüm ilgili ve uygun bilgilere erişemediğinden şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, Birleşik Krallık’ın, başvuranın testlere katılımı sırasında maruz kaldığı herhangi bir risk değerlendirmesine olanak tanıyacak tüm ilgili ve uygun bilgilere erişimini sağlayan etkili ve erişilebilir bir prosedür sağlama yönündeki pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediğini tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, başvuran gibi, herhangi bir davadan bağımsız olarak bu tür bir açıklamayı sürekli olarak takip eden bir bireyin, açıklamayı elde etmek için dava açmasının gerekmemesi gerektiğini gözlemlemiştir. Ayrıca, bilgi hizmetleri ve sağlık çalışmaları, başvuranın kayıtları aramaya başlamasından ve Mahkeme’ye başvuruda bulunmasından yaklaşık 10 yıl sonra başlatılmıştır.

Turek / Slovakya

14 Şubat 2006

Başvuran, özellikle, kendisini eski Çekoslovak Komünist Güvenlik Ajansı ajanlarından biri olarak kaydeden bir dosyanın varlığını sürdürmesinin, bu yönde bir güvenlik izni verilmesinin, bu kayda itiraz eden davasının reddedilmesinin ve sonuçta ortaya çıkan etkilerin, özel hayatına saygı gösterilmesi hakkının ihlalini teşkil ettiğini iddia etmiştir.

Mahkeme, özellikle devlet güvenlik kurumlarının faaliyetleriyle ilgili yargılamalarda, belirli belgelere ve diğer materyallere erişimin sınırlandırılması için meşru gerekçeler olabileceğini kabul etmiştir. Ancak, “lustration-Arındırma(Tasfiye)” yargılamaları söz konusu olduğunda, özellikle bu tür yargılamaların doğası gereği komünist dönemden kalma gerçeklerin ortaya çıkarılmasına yönelik olması ve güvenlik hizmetlerinin mevcut işlevleriyle doğrudan bağlantılı olmaması nedeniyle, bu değerlendirme geçerliliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Ayrıca, söz konusu olan, teşkilatın eylemlerinin yasallığıydı. Başvuranın davasında, yerel mahkemelerin, Devlet’in haklarına müdahalesinin yürürlükteki kurallara aykırı olduğunu kanıtlamasının hayati önem taşıdığını kaydetmiştir. Ancak bu kurallar gizliydi ve başvuranın bunlara tam erişimi yoktu. Öte yandan, Devlet – Slovak İstihbarat Servisi – tam erişime sahipti. Mahkeme, bu şartın başvuran üzerinde gerçekçi olmayan ve aşırı bir yük oluşturduğunu ve eşitlik ilkesine saygı göstermediğini tespit etmiştir. Dolayısıyla, başvuranın özel hayatına saygı gösterilmesi hakkının korunmasını talep edebileceği bir usulün bulunmaması nedeniyle Sözleşme’nin 8. maddesi ihlal edilmiştir. Mahkeme son olarak, başvuranın eski Devlet Güvenlik Ajansı dosyalarındaki kaydının ve olumsuz güvenlik izninin özel hayatı üzerindeki etkilerini ayrı ayrı incelemeyi gereksiz bulmuştur.

Segerstedt-Wiberg ve Diğerleri / İsveç

6 Haziran 2006

Bu davada, başvuranların İsveç Güvenlik Polisi tarafından haklarında tutulan dosyaların tamamına erişimleri, kendilerine erişim izni verilmesinin suçun önlenmesini veya ulusal güvenliğin korunmasını tehlikeye atabileceği gerekçesiyle reddedilmiştir.

Mahkeme, başvuranların Güvenlik Polisi tarafından kendileri hakkında tutulan bilgilere tam erişimlerinin reddedilmesi nedeniyle Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Özellikle, Devletin, bu tür bilgilerin sağlanmasının ulusal güvenliği korumak ve terörle mücadele etmek için tasarlanmış gizli bir izleme sisteminin etkinliğini tehlikeye atabileceğinden haklı olarak korkabileceği durumlarda, ulusal gizli polis kayıtlarına tam erişimin reddedilmesinin gerekli olduğunu yineleyen Mahkeme, İsveç’in, kendisine tanınan geniş takdir marjını göz önünde bulundurarak, ulusal güvenlik ve terörle mücadele menfaatlerinin, başvuranların Güvenlik Polisi kayıtlarında kendileri hakkında tutulan bilgilerin tam kapsamı hakkında bilgilendirilme menfaatlerinden üstün olduğunu düşünme hakkına sahip olduğuna karar vermiştir.

K.H. ve Diğerleri / Slovakya (no. 32881/04)

28 Nisan 2009

Roman kökenli sekiz kadın olan başvuranlar, iki farklı hastanenin jinekoloji bölümlerinde tedavi gördükten sonra artık gebe kalamamakta ve bunun sebebinin bu hastanelerde kaldıkları süre boyunca kısırlaştırılmış olmaları olduğundan şüphelenmektedirler. Tıbbi kayıtlarının fotokopilerini alamadıklarından şikâyetçi olmuşlardır.

Mahkeme, başvuranların tıbbi kayıtlarının fotokopilerini almalarına izin verilmemesi nedeniyle Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, özellikle, başvuranlar gibi, kişisel verilerini içeren belgelerin fotokopilerini almak isteyen kişilerin, fotokopilere neden ihtiyaç duyduklarına dair özel bir gerekçe göstermek zorunda olmamaları gerektiğini düşünmüştür. Verileri elinde bulunduran makamın, bu kolaylığı sağlamamak için zorlayıcı nedenler olduğunu göstermesi daha uygun olurdu. Başvuranların, tıbbi kayıtlarının tamamına başvurmalarına izin veren yargı kararları aldıkları göz önüne alındığında, bu kayıtların fotokopilerini alma imkanının reddedilmesi, yetkililer tarafından yeterince gerekçelendirilmemiştir. Tıbbi verilerin kötüye kullanılması riskinden kaçınmak için, bu tür verilerin ifşa edilebileceği koşulların yanı sıra dosyalara erişim hakkına sahip kişilerin kapsamını sıkı bir şekilde sınırlandırmak amacıyla yasal güvenceler getirilmesi yeterli olurdu. Mahkeme, 2004 yılında kabul edilen yeni Sağlık Hizmetleri Yasası’nın bu gereklilikle uyumlu olduğunu, ancak bu davada başvuranların durumunu etkilemek için çok geç devreye girdiğini gözlemlemiştir.

Haralambie / Romanya

27 Ekim 2009

Başvuran, özellikle komünist dönemde eski gizli servisler tarafından kendisi hakkında oluşturulan kişisel dosyaya erişim hakkının önündeki engellerden şikayetçi olmuştur. Mahkeme, başvuranın komünist rejim döneminde gizli servis tarafından kendisi hakkında oluşturulan kişisel dosyaya başvurmasının önündeki engeller nedeniyle Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme ne aktarılan dosyaların miktarının ne de arşiv sistemindeki eksikliklerin, başvuranın talebinin yerine getirilmesinde altı yıllık bir gecikmeyi haklı göstermediğini tespit etmiştir. Bu davada Mahkeme, özellikle kamu makamları tarafından tutulan kişisel dosyalara konu olan bireylerin bu dosyalara erişebilmelerinin hayati önem taşıdığını yinelemiş ve yetkililerin bu tür bilgilere erişim için etkili bir prosedür sağlama görevi olduğunu vurgulamıştır.

Ayrıca bkz.: Jarnea / Romanya, 19 Temmuz 2011 tarihli karar; Antoneta Tudor / Romanya, 24 Eylül 2013 tarihli karar.

Godelli / İtalya

25 Eylül 2012

Bu dava, bir çocuğun doğumuna ilişkin bilgilerin gizliliği ve annesi tarafından terk edilen bir kişinin kökenlerini öğrenememesi ile ilgilidir. Başvuran, kişisel geçmişini bilmemekten dolayı ciddi bir zarara uğradığını, üçüncü tarafların menfaatlerinin korunmasını sağlarken köklerinin izini süremediğini ileri sürmüştür.

Mahkeme, özellikle İtalyan mevzuatının, annenin kimliğini açıklamamayı tercih ettiği durumlarda, doğumda resmi olarak tanınmayan ve daha sonra evlat edinilen bir çocuğun, kökenleri hakkında tanımlayıcı olmayan bilgi talep etmesine veya öz annenin rızasıyla kimliğinin açıklanmasına izin vermemesi nedeniyle, söz konusu menfaatler arasında adil bir denge kurulmadığını göz önünde bulundurarak, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

Magyar Helsinki Bizottság / Macaristan

8 Kasım 2016 (Büyük Daire)

Bu dava, yetkililerin bir STK’ya resen atanan savunma avukatlarının çalışmalarına ilişkin bilgileri vermeyi reddetmesi ile ilgilidir; zira yetkililer bu bilgileri Macar hukuku kapsamında ifşa edilmeye tabi olmayan kişisel veriler olarak sınıflandırmıştır. Başvuran STK, Macar mahkemelerinin söz konusu bilgilerin teslim edilmesini reddetmesinin, bilgiye erişim hakkının ihlali anlamına geldiğinden şikayetçi olmuştur.

Mahkeme, Sözleşme’nin 10. maddesinin (ifade özgürlüğü) ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme özellikle, başvuran STK tarafından talep edilen bilgilerin, kamu yararını ilgilendiren bir konudaki tartışmalara katkıda bulunmak amacıyla, hükümet dışı bir insan hakları kuruluşu sıfatıyla yürüttüğü kamu savunucuları sisteminin işleyişine ilişkin çalışmayı tamamlaması için gerekli olduğunu gözlemlemiştir. Mahkeme’ye göre, başvuran STK’nın talep edilen bilgilere erişimini engelleyen yerel makamlar, STK’nın bilgi alma ve verme özgürlüğünü kullanmasını, 10. Madde’deki haklarının özüne dokunacak şekilde engellemişlerdir. Mahkeme ayrıca, başvuran STK’nın bilgi talebi kabul edilmiş olsaydı, kamu savunucularının mahremiyet haklarının olumsuz etkilenmeyeceğini, çünkü bilgi talebinin kişisel verilerle ilgili olduğu kabul edilse de kamusal alan dışındaki bilgileri içermediğini kaydetmiştir. Mahkeme ayrıca, yerel mahkemeler tarafından yorumlandığı şekliyle Macar hukukunun, başvuran STK’nın ifade özgürlüğü haklarına ilişkin anlamlı bir değerlendirmeyi dışladığını tespit etmiş ve mevcut davada, başvuran STK’nın önerdiği yayına ilişkin herhangi bir kısıtlamanın – genel menfaati ilgilendiren bir konuda bir tartışmaya katkıda bulunmayı amaçlayan – en üst düzeyde incelemeye tabi tutulması gerektiğini düşünmüştür. Son olarak Mahkeme, Macar Hükümeti’nin argümanlarının, şikâyet edilen müdahalenin “demokratik bir toplumda gerekli” olduğunu göstermek için yeterli olmadığını değerlendirmiş ve davalı Devlet’e bırakılan takdir yetkisine (“takdir marjı”) rağmen, şikâyet edilen tedbir (resen atanan savunma avukatlarının isimlerinin ve belirli yargı bölgelerinde kaç kez avukat olarak atandıklarının verilmesinin reddedilmesi) ile izlenen meşru amaç (başkalarının haklarının korunması) arasında makul bir orantılılık ilişkisi bulunmadığına karar vermiştir.

Ayrıca diğerleri arasında bkz.: Centre for Democracy and the Rule of Law / Ukrayna, 3 Mart 2020 tarihli kabul edilebilirlik kararı; Centre for Democracy and the Rule of Law / Ukrayna, 26 Mart 2020 tarihli karar; Saure / Almanya, 19 Ekim 2021 tarihli kabul edilebilirlik kararı.

Kişisel Verilerin Silinmesi veya Yok Edilmesi

Rotaru / Romanya

4 Mayıs 2000 (Büyük Daire)

Başvuran, Romanya İstihbarat Servisi (RIS) tarafından kendisi hakkında tutulan bir dosyada yer alan ve gerçek dışı olduğunu iddia ettiği bilgileri yalanlamanın mümkün olmadığından şikâyetçi olmuştur. Komünist rejime yönelik eleştirilerini dile getirdiği için 1948 yılında bir yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.

Mahkeme, başvuranın özel hayatına ilişkin bilgilerin RIS tarafından tutulmasının ve kullanılmasının hukuka uygun olmadığını tespit ederek, Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme özellikle, kamuya açık bilgilerin sistematik olarak toplandığı ve yetkililer tarafından tutulan dosyalarda saklandığı durumlarda özel hayat kapsamına girebileceğini gözlemlemiştir. Bu tür bilgilerin bir kişinin uzak geçmişiyle ilgili olduğu durumlarda bu daha da doğrudur. Mahkeme ayrıca, iç hukukta hiçbir hükmün kaydedilebilecek bilgi türlerini, bilgi toplama ve saklama gibi gözetim tedbirlerinin alınabileceği kişi kategorilerini, bu tür tedbirlerin alınabileceği koşulları veya izlenecek prosedürü tanımlamadığını kaydetmiştir. Benzer şekilde, yasa, tutulan bilgilerin yaşı veya ne kadar süreyle saklanabileceği konusunda sınırlamalar getirmemiştir. Son olarak, dosyalara başvurmaya yetkili kişiler, dosyaların niteliği, izlenecek prosedür veya bu şekilde elde edilen bilgilerin nasıl kullanılabileceğine ilişkin açık ve ayrıntılı bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle Mahkeme, Romanya hukukunun, kamu makamlarına verilen ilgili takdir yetkisinin kapsamını ve kullanılma şeklini makul bir açıklıkla göstermediğini düşünmüştür. Bu davada Mahkeme ayrıca, başvuranın veri depolanmasına itiraz etmesinin veya söz konusu bilgilerin doğruluğunu çürütmesinin mümkün olmaması nedeniyle Sözleşme’nin 13. maddesinin (etkili başvuru hakkı) ihlal edildiğine karar vermiştir.

Ayrıca bkz. : 21 Aralık 1989″ Derneği ve Diğerleri / Romanya, 24 Mayıs 2011 tarihli karar.

İlave Okuma

Özellikle bkz.:

– 28 Ocak 1981 tarihinde Strazburg’da kabul edilen, Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması ile ilgili olarak Avrupa Konseyi Bireylerin Korunması Sözleşmesi (no. 108)

– Veri korumaya ilişkin Avrupa Konseyi web sayfası

Avrupa Veri Koruma Hukuku El Kitabı, Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı / Avrupa Konseyi, 2014

***

*Aşağıdaki indeks orijinal metinde yer almamakta olup tarafımızca eklenmiştir.

KARARLAR

Kişisel Verilerin Toplanması 1

Cinsel Yönelimi Yansıtan Veriler 1

Drelon / Fransa. 1

DNA Bilgileri ve Parmak İzleri 2

GPS Verileri 2

Uzun / Almanya. 2

Ben Faiza / Fransa. 3

Florindo de Almeida Vasconcelos Gramaxo / Portekiz. 3

Sağlık Verisi 4

L.H. / Letonya. 4

Y.G. / Rusya. 4

İletişimin Dinlenmesi, Telefon Dinleme ve Gizli İzleme. 4

Klass ve Diğerleri / Almanya. 4

Malone / Birleşik Krallık. 5

Kruslin / Fransa. 5

Kopp / İsviçre. 5

Amann / İsviçre. 5

Taylor-Sabori / Birleşik Krallık. 6

Wisse / Fransa. 6

Kennedy / Birleşik Krallık. 6

Dragojević / Hırvatistan. 7

R.E. / Birleşik Krallık. 7

Roman Zakharov / Rusya. 8

Szabó and Vissy / Macaristan. 8

Mustafa Sezgin Tanrıkulu / Türkiye. 9

Ben Faiza / Fransa. 9

Benedik / Slovenya. 9

Hambardzumyan / Ermenistan. 9

Privacy International ve Diğerleri / Birleşik Krallık. 10

Big Brother Watch ve Diğerleri / Birleşik Krallık. 10

Centrum För Rättvisa / İsveç. 11

Ringler / Avusturya. 12

Tretter ve Diğerleri / Avusturya. 12

Adomaitis / Litvanya. 12

Association confraternelle de la presse judiciaire / Fransa ve diğer 11 ülke başvuruları 12

Pietrzak/Polonya ve Bychawska-Siniarska ve Diğerleri/Polonya. 12

A.L. / Fransa ve E.J. / Fransa. 12

Çalışanların Bilgisayar Kullanımının İzlenmesi 12

Bărbulescu / Romanya. 12

Libert / Fransa. 13

Tükürük Örnekleri 13

Dragan Petrović / Sırbistan. 13

Ses Örnekleri 14

P.G. ve J.H. / Birleşik Krallık. 14

Vetter / Fransa. 14

Video Gözetimi 14

Peck / Birleşik Krallık. 14

Köpke / Almanya. 14

Antović ve Mirković / Karadağ. 15

López Ribalda ve Diğerleri / İspanya. 15

Kişisel Verilerin Saklanması ve Kullanımı 15

Ceza Adaleti Bağlamında. 16

Perry / Birleşik Krallık. 16

  1. ve Marper / Birleşik Krallık. 16

B.B. / Fransa, Gardel / Fransa ve M.B. / Fransa. 17

Uzun / Almanya. 17

Dimitrov-Kazakov / Bulgaristan. 17

Shimovolos / Rusya. 17

Khelili / İsviçre. 18

M.M. / Birleşik Krallık 18

M.K. / Fransa. 19

Peruzzo ve Martens / Almanya. 19

Brunet / Fransa. 19

Karabeyoğlu / Türkiye. 19

Figueiredo Teixeira / Andorra. 20

Dagregorio ve Mosconi / Fransa. 20

Aycaguer v. Fransa. 21

Catt / Birleşik Krallık. 21

Gaughran / Birleşik Krallık. 21

Algirdas Butkevičius / Litvanya. 22

Haščák / Slovakya. 22

Sağlık Bağlamında. 23

Chave née Jullien / Fransa. 23

L.L. / Fransa. 23

Drelon / Fransa. 23

Sosyal Sigorta İşlemleri 24

Vukota-Bojić / İsviçre. 24

Mehmedovic / İsviçre. 24

Gizli Kayıtlarda Saklama. 24

Leander / İsveç. 25

Rotaru / Romanya. 25

Turek / Slovakya. 25

Vergi Bilgileri 25

L.B. / Macaristan. 25

Casarini / İtalya 26

Telekomünikasyon Hizmet Sağlayıcılarının Verileri 26

Brever / Germanv. 26

Kişisel Verilerin İfşa Edilmesi 26

  1. / Finlandiya 26

M.S. / İsveç 27

Peck / Birleşik Krallık. 27

Panteleyenko / Ukrayna. 27

Armonas / Litvanya ve Biriuk / Litvanya. 27

Avilkina ve Diğerleri / Rusya. 28

Radu / Moldova Cumhuriyeti 28

Sõro / Estonya. 29

Satakunnan Markkinapörssi Oy ve Satamedia Oy / Finlandiya. 29

Standard Verlagsgesellschaft mbH / Avusturya. 29

Y.G. / Rusya. 30

Kişisel Verilere Erişim.. 30

Gaskin / Birleşik Krallık. 30

Odièvre / Fransa. 31

Roche / Birleşik Krallık. 31

Turek / Slovakya. 32

Segerstedt-Wiberg ve Diğerleri / İsveç. 32

K.H. ve Diğerleri / Slovakya. 33

Haralambie / Romanya. 33

Godelli / İtalya. 34

Magyar Helsinki Bizottság / Macaristan. 34

Rotaru / Romanya. 35

 

 

[1] Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi‘nin 8. maddesi aşağıdaki hükmü içermektedir:

“1. Herkes özel ve aile yaşamına, konutuna ve yazışmalarına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

  1. Bu hakkın kullanılmasına, yasalara uygun olarak ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği veya ülkenin ekonomik refahı için, düzensizliğin veya suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olanlar dışında, bir kamu makamı tarafından müdahale edilemez.”

 

[2] Bu karar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 44 § 2 (nihai kararlar) maddesinde belirtilen koşullar altında kesinleşecektir.

[3] 16 Eylül 2022 tarihinde Rusya Federasyonu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (“Sözleşme”) taraf olmaktan vazgeçmiştir.

[4] Zihinsel olarak rahatsız veya başka bir şekilde zihinsel olarak savunmasız olan bir çocuk veya kişi.

[5] “Uygun yetişkin” bir akraba veya vasi ya da akli dengesi yerinde olmayan veya akli dengesi yerinde olmayan kişilerle ilişki kurma konusunda deneyimli bir kişi olabilir.

[6] 16 Eylül 2022 tarihinde Rusya Federasyonu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (“Sözleşme”) taraf olmaktan vazgeçmiştir.

[7] 16 Eylül 2022 tarihinde Rusya Federasyonu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (“Sözleşme”) taraf olmaktan vazgeçmiştir.

[8] 1994 tarihli İstihbarat Hizmetleri Yasası’nın 7. Bölümü, Dışişleri Bakanı’nın bir kişiye Britanya Adaları dışında Birleşik Krallık’ta yapılmış olsaydı yükümlü olacakları bir eylemde bulunma yetkisi vermesine (ve sorumluluktan muaf tutmasına) izin vermektedir.

[9] İlgili zamanda, toplu dinleme ve iletişim hizmeti sağlayıcılarından iletişim verilerinin alınması rejimi, 2000 tarihli Soruşturma Yetkileri Yönetmeliği Yasasında yasal bir temele sahipti. O zamandan beri, bunun yerini 2016 tarihli Soruşturma Yetkileri Yasası aldı. Büyük Daire’nin bulguları yalnızca, şikâyet konusu olayların meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasal çerçeve olan 2000 tarihli Kanun hükümleriyle ilgilidir.

[10] DNA profilleri, ilgili olduğu kişiye ait bilgilerle birlikte Ulusal DNA Veri tabanında elektronik olarak saklanan sayısallaştırılmış bilgilerdir.

[11] 16 Eylül 2022 tarihinde Rusya Federasyonu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (“Sözleşme”) taraf olmaktan vazgeçmiştir.

[12] Temmuz 1954’ten Ekim 1999’a kadar Strasbourg’da toplanan Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ile, Sözleşmeci Devletlerin AİHS kapsamındaki yükümlülüklerine uyumunu denetledi. Mahkeme 1 Kasım 1998’de kalıcı hale geldiğinde Komisyon’un varlığı sona ermiştir.

[13] 16 Eylül 2022 tarihinde Rusya Federasyonu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (“Sözleşme”) taraf olmaktan vazgeçmiştir.

[14] 16 Eylül 2022 tarihinde Rusya Federasyonu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (“Sözleşme”) taraf olmaktan vazgeçmiştir.

 

[15] 16 Eylül 2022 tarihinde Rusya Federasyonu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (“Sözleşme”) taraf olmaktan vazgeçmiştir.

[16] 16 Eylül 2022 tarihinde Rusya Federasyonu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (“Sözleşme”) taraf olmaktan vazgeçmiştir.

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

error: Content is protected !!